Tom'un özür dilemek için çok fırsatı vardı, ama bunu yapmadı.
- Tom had plenty of chances to apologize, but he didn't.
Özür dilemekten başka yapacak bir şey yok.
- There is nothing to do but apologize.
Söylediğim için özür dilemek zorunda değilim.
- I don't have to apologize for what I said.
Ona özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.
- I called Susan to apologize to her, but she hung up on me.
Ben Volgograd polisinden özür dilemek istiyorum.
- I'd like to apologise to Volgograd's police.
Oğlum adına özür dilemek istiyorum.
- I'd like to apologise on behalf of my son.
Both Barzani and Talabani apologized from Turkey for not having saved the Turkmen rights.
My correspondent apologized for not answering my letter.
Them money worshipers keep apologising for wealth and riches.
My correspondent apologised for not answering my letter.
... want to just add on very quickly, I apologize, which is ...
... problem, and I do apologize. ...