apiece; each

listen to the pronunciation of apiece; each
الإنجليزية - التركية

تعريف apiece; each في الإنجليزية التركية القاموس.

all
{i} hepsi

Hepsi bununla tamamlandı. - All is completed with this.

Onların hepsi lezzetliydi! - All of it was delicious!

all
{i} her şey

Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir. - One will be judged by one's appearance first of all.

Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen. - All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.

all
bütün

Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım. - If it rains tomorrow, I will stay at home all day.

Para bütün kötülüğün köküdür. - Money is the root of all evil.

all
her iki taraf
all
tamamen

Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu. - Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.

Tom tamamen bitkindi. - Tom was all worn out.

all
her biri

Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir. - I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.

Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım. - I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.

all
all fours dört ayak
all
all his life butun ömrünce
all
{s} özbeöz

O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi. - She wanted to marry an all-American man.

all
{s} her

Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır. - Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.

Parlayan her şey altın değildir. - All that glitters is not gold.

all
tümü, tümünü
all
{s} tüm

Buradaki tüm ağaçları kesecek misin? - Are you going to cut down all the trees here?

Bahçedeki tüm çiçekler sarı. - All the flowers in the garden are yellow.

all
alayı
all
tümü

Sıcak suyun tümünü kullanma. - Don't use all the hot water.

O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil. - It's all about sentences. Not words.

all
büsbütün

Tom büsbütün o kadar kötü olamaz. - Tom can't be all that bad.

all
all night bütün gece
all
diğe

Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır. - All the other languages are easier than Uighur.

Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir. - 80% of all English words come from other languages.

all
{s} bütün, tüm; hepsi: All roses have thorns. Bütün güller dikenlidir. He worked all day. Bütün gün çalıştı
الإنجليزية - الإنجليزية
all

The score was 30 all when the rain delay started.

apiece; each
المفضلات