I doubt that Tom would ever consider selling his antique car.
- Tom'un şimdiye kadar antika arabasını satmayı düşündüğünden şüpheliyim.
Can you tell me where the nearest antique shop is?
- Bana en yakın antikacının nerede olduğu söyler misiniz?
This ancient table is still in use.
- Bu antika masa hala kullanımda.
They found an ancient bowl from 2,000 years ago.
- Onlar 2000 yıl öncesinden kalma antika bir kase buldular.
It's a quaint old village.
- Bu antika bir eski köy.