ansızın

listen to the pronunciation of ansızın
التركية - الإنجليزية
abruptly
all of a sudden
suddenly

Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her. - İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti.

Why did you suddenly leave yesterday afternoon? - Neden ansızın dün öğleden sonra gittin?

at unawares
abruptly; slap
suddenly, all of a sudden
by surprise
out of the blue
on a sudden
unexpected

He unexpectedly called you stupid. - O ansızın sana aptal dedi.

slap
sudden

Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her. - İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti.

The cat was strutting around the yard, when it suddenly ran into the house. - kedi ipin üzerinde kasılarak yürüyordu, ansızın evin içine koştu.

instanteneous
pop

Sami popped in to see how Layla was doing. - Sami, Leyla'nın nasıl olduğunu görmek için ansızın girdi.

ansızın olan
sudden
التركية - التركية
Hiç hatıra gelmedik bir sırada, birdenbire, ani olarak, aniden, ansız
Hiç hatıra gelmedik bir sırada, birdenbire, ani olarak, aniden, ansız: "Zehra'nın bu ansızın ölümü, bütün felaketlerin üzerine yaman bir tüy dikmişti."- O. C. Kaygılı
(Osmanlı Dönemi) YEKSER
(Hukuk) NAGEHANİ
nagehan
defaten
ansız
(Osmanlı Dönemi) YEKÂYEK
ansızın
المفضلات