As a guest lecturer in Nelson's class, Miller ran through his ideas for a Xanadu-like software system. Afterward, he was approached by one of the students, Stuart Greene. Miller asked Greene what the reaction to his ideas had been. Not so good, Greene informed him. As always, the class had listened in dumb incomprehension. They seldom understood what Nelson was talking about, and when Miller launched into a similar enthusiastic tirade, their response, Greene laughed, was Oh, no, we can't believe there's another one!.
Tom just found out that he has to move to Boston.
- Tom Boston'a taşınmak zorunda olduğunu anladı.
Tom found out later that the woman he met in the park was Mary.
- Tom daha sonra parkta karşılaştığı kadının Mary olduğunu anladı.
You'll get into trouble if your parents find out.
- Ailen anlarsa başın belaya girer.
Tom didn't know the meaning of anglophobia, so he did a quick web search to see if he could find out what it meant.
- Tom anglophobia'nın anlamını bilmiyordu, bu yüzden onun ne demek olduğunu bulabilmek için hızlı bir web araştırması yaptı.
I could not make out what he meant.
- Onun ne demek istediğini anlayamadım.
I couldn't make out what he wanted to say.
- Onun ne demek istediğini anlayamadım.
Read such books as can be easily understood.
- Kolayca anlaşılabilir olduğu için bu tür kitapları okuyun.
I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
- Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.
Can you make sense of what the writer is saying?
- Yazarın söylediklerine anlam verebiliyor musun?
Tom tried to make sense of what just happened.
- Tom sadece ne olduğunu anlamaya çalıştı.
I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
- Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
Tom says that he has no trouble understanding Mary's French.
- Tom Mary'yi Fransızca anlamakta zorlanmadığını söylüyor.
Tom got it all wrong.
- Tom onun hepsini yanlış anladı.
I think I got it right.
- Sanırım onu doğru anladım.
Being a foreigner, I couldn't catch on to the joke.
- Ben bir yabancı olduğum için, şakayı anlayamadım.
Tom is just beginning to catch on.
- Tom, daha yeni anlamaya başlıyor.
I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out.
- Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.
The professor was unable to comprehend what I meant.
- Profesör ne demek istediğimi anlayamadı.
I can't even begin to comprehend why somebody would do something like this.
- Birinin neden böyle bir şey yapacağını anlamaya bile başlayamıyorum.
I couldn't figure out what he meant.
- Onun ne demek istediğini anlayamadım.
Tom couldn't figure out what Mary was trying to say.
- Tom Mary'nin ne söylemeye çalıştığını anlayamadı.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
I can understand your language.
- Dilinizi anlayabiliyorum.