تعريف anlatmak في التركية الإنجليزية القاموس.
- tell
There is no telling what will happen next.
- Daha sonra ne olacağını anlatmak yok.
It would be unethical for me to tell you about Tom's medical problems.
- Tom'un sağlık problemlerini sana anlatmak etik olmazdı.
- describe
The instruction manual describes all the particulars of the camera.
- Kılavuz kameranın tüm ayrıntılarını anlatmaktadır.
It's impossible to describe that in words.
- Bunu kelimelerle anlatmak olanaksız.
- to relate, tell
- explain
You've only got thirty seconds to explain yourself.
- Meramını anlatmak için sadece otuz saniyen var.
- to tell, to express, to narrate, to relate, to recount; to explain, to expound; to describe; (maç vb) to commentate (on sth)
- relate
- give voice to
- tell of
- set
- elucidate
- epideictic
- put something across
- voice
- rehearse
- put across
- rede
- (Ticaret) state
- account for
- commentate
- recite
- get across
- narrate
- share
- report
- express
- to describe
- show forth
- to show (someone) (said threateningly)
- to convince (someone) of the truth of (what one is saying)
- relate; describe
- unload
- recount
- communicate
- be enunciative of
- explicate
- put over
- weave
- word
It's impossible to describe that in words.
- Bunu kelimelerle anlatmak olanaksız.
Tom can't find the right words to describe his feelings for Mary.
- Tom Mary'ye olan hislerini anlatmak için doğru sözleri bulamıyor.
- put smth. across
- anlatmak istenilen şey
- point
- anlatmak istediğim
- what i try to explain
- anlatmak istediğim
- what i try to tell
- ana hatlarıyla anlatmak
- crayon
- anılarını anlatmak
- reminisce
- anlat
- {f} recount
He recounted the accident to me as if he had seen it with his own eyes.
- O bana kazayı kendi gözleriyle görmüş gibi anlattı.
Here he began to recount his misfortune in detail.
- Burada o, talihsizliğini ayrıntılı olarak anlatmaya başladı.
- ders anlatmak
- lecture
You don't have to lecture me.
- Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- derdini anlatmak
- to make oneself understood
- masal anlatmak
- tell a tale
- anlat
- tell
- anlatma
- rehearsal
- anlatma
- commentary
- anlatma
- telling
There is no telling what will happen next.
- Daha sonra ne olacağını anlatmak yok.
He kept on telling the same story over and over.
- Tekrar tekrar aynı hikayeyi anlatmaya devam etti.
- anlatma
- deception
- anlatma
- representation
- hikaye uydurup anlatmak
- spin a yarn
- tekrar anlatmak
- go over
- güzel bir dille anlatmak
- clothe
- anlat
- commentate
- anlat
- {f} telling
There is no telling what will happen next.
- Daha sonra ne olacağını anlatmak yok.
You are telling it second hand, aren't you?
- Onu dolaylı olarak anlatıyorsun, değil mi?
- anlat
- narrate
The documentary was narrated by Morgan Freeman.
- Belgesel Morgan Freeman tarafından anlatıldı.
Kemal Tahir narrates the occupation days of Istanbul in 1920s in his book named The People Of The Slave City.
- Kemal Tahir Esir Şehrin İnsanları isimli kitabında İstanbul'un 1920'li yıllardaki işgal günlerini anlatır.
- anlat
- {f} recounting
- anlatma
- {i} recounting
- ders anlatmak
- teach
- anlatma
- recount
Here he began to recount his misfortune in detail.
- Burada o, talihsizliğini ayrıntılı olarak anlatmaya başladı.
- herhangi bir konuyu resimlerle anlatmak
- any topic with pictures to tell
- abartarak anlatmak
- overdraw
- anlatma
- narrating, narration, telling
- anlatma
- telling; explaining; commentary
- anlatma
- narration
- anlatma
- recitation; commentary
- anlatma
- act of telling
- anlatma
- explanation
- anlatma
- relation
- anlatma
- recital
- anlatma
- explaining, explanation
- anlatma
- {i} recitation
- anlatma
- {i} speech
- askerlik anılarını anlatmak
- talk about military memoirs
- ayrıntılarıyla anlatmak
- flesh
- ayrıntılarıyla anlatmak
- flesh out
- ayrıntılı anlatmak
- detail
- aşk hikâyesi anlatmak
- romance
- ballandıra ballandıra anlatmak
- enthuse
- başka biçimde anlatmak
- retell
- belgelerle anlatmak
- recite
- coşkuyla anlatmak
- go into rhapsodies
- ders anlatmak
- to teach, to lecture
- ders anlatmak
- give a lecture
- ders anlatmak
- to teach, lecture (to a class)
- ders anlatmak
- give a lesson
- epigram şeklinde anlatmak
- epigrammatize
- etraflıca anlatmak
- launch out
- ezbere anlatmak
- recite
- fıkra anlatmak
- to tell jokes
- fıkra anlatmak
- joke
Tom isn't very good at telling jokes.
- Tom fıkra anlatmakta çok iyi değildir.
Tom enjoys telling jokes.
- Tom fıkra anlatmaktan hoşlanır.
- heyecanla anlatmak
- rhapsodize
- hikâye anlatmak
- yarn
- hikâye anlatmak
- a) to tell a story b) to spin a yarn
- hikâye anlatmak
- relate an anecdote
- hikâye anlatmak
- spin a yarn
- hikâye anlatmak
- tell a story
- ilkeleri anlatmak
- keynote
- işaretle anlatmak
- give smb. a sign
- işaretle anlatmak
- make a sign to smb
- kısaca anlatmak
- to hit sb/sth off
- laf anlatmak
- to try to bring (someone) round (to one's own point of view), try to make (someone) understand something
- masal anlatmak
- to tell a tale
- masal anlatmak
- yarn
- masal okumak/anlatmak
- colloq . to feed/give (someone) a line, bullshit
- meramını anlatmak
- to explain what it is that one wants; to express oneself
- meramını anlatmak
- to explain oneself, to make oneself understood, to put oneself across
- nerede ne yaptığını anlatmak
- give an account of oneself
- sözcük seçerek anlatmak
- phrase
- tekrar anlatmak
- retell
- uzun uzadıya anlatmak
- spin out
- yalan anlatmak
- misstate
- zoraki anlatmak
- cough up
- ısrarla anlatmak
- urge smth. on smb