That was beyond my comprehension.
- O benim anlamamın ötesinde bir şeydi.
Why he did it is beyond my comprehension.
- Onun niçin öyle yaptığı benim anlamamın ötesinde.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
There is an urgent need for understanding how climate change will affect our lives.
- İklim değişikliğinin yaşamlarımızı nasıl etkileyeceğini anlamaya acil bir ihtiyaç var.
Thanks for the insight.
- Anlama için teşekkürler.
Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking.
- Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.
We have to grasp this issue.
- Bu meseleyi anlamak zorundayız.
You don't need much intelligence to understand that.
- Onu anlamak için çok zekaya ihtiyacın yok.
Tom tried to make sense of what just happened.
- Tom sadece ne olduğunu anlamaya çalıştı.
People with no sense of humor are like meadows with no flowers.
- Espriden anlamayan insan, çiçeksiz çayır gibidir.
Tom's pretty quick on the uptake.
- Tom anlamada oldukça hızlı.
I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out.
- Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.
This composition is so badly written than I can not make out what he means.
- Bu kompozisyon o kadar kötü yazılmış ki ben onun ne anlama geldiğini çıkaramıyorum.
When I found my true identity, my life began to make sense.
- Gerçek kimliğini bulduğumda, hayatım bir anlam ifade etmeye başladı.
It doesn't make sense to me.
- Bana göre bir anlamı yok.
No cultural background is necessary to understand art.
- Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
The term hutong, originally meaning water well, came from the Mongolian language about 700 years ago.
- Orijinalde su kuyusu anlamına gelen hutong sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.
Her words were completely meaningless.
- Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
Answers display different degrees of understanding.
- Cevaplar, anlama yetisinin farklı derecelerini gösterir.
I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
- Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
Some day you will come to realize the importance of saving.
- Bir gün tasarrufun önemini anlamak için geleceksin.
It's hard to figure out what Tom wants.
- Tom'un ne istediğini anlamak zor.
It's hard to figure out what's going on.
- Ne olduğunu anlamak zor.
Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt.
- Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.
If you want to understand people, you shouldn't take any notice of what they say.
- İnsanları anlamak istiyorsan onların söyledikleri ile ilgili herhangi bir not almamalısın.
It took a long time to take in what she was saying.
- Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
I don't understand what his intentions are.
- Onun niyetlerinin ne olduğunu anlamıyorum.
You have to read between the lines to know the true intention of the author.
- Yazarın gerçek niyetini bilmek için yazının gerçek anlamını bulmalısınız.
Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking.
- Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.
It's hard to figure out who's telling the truth.
- Kimin gerçeği söylediğini anlamak zordur.
She had enough sense to understand what he really meant.
- Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
The reason which he gave is hard to understand.
- Söylediği gerekçeyi anlamak zor.
You have only to read this article to see how serious the accident was.
- Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
To understand it, you have only to read this book.
- Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.
Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
- Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
I know it's hard to understand.
- Biliyorum, anlamak zor.
I didn't need to understand French to know that they were angry.
- Onların kızgın olduğunu anlamak için Fransızca anlamama gerek yoktu.
I find it difficult to understand what he is saying.
- Onun ne söylediğini anlamakta zorlanıyorum.
I went all the way to see her only to find her away from home.
- Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
You have only to read this article to see how serious the accident was.
- Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
We have to figure out how to do this.
- Bunun nasıl yapıldığını anlamak zorundayız.
It took a long time to take in what she was saying.
- Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
I tried to sound out his views.
- Onun görüşlerini anlamaya çalıştım.
Your thoughts are of no significance at all.
- Düşüncelerinizin hiçbir anlamı yok.
There is no point in pretending to be sick.
- Hastaymış gibi yapmanın anlamı yok.
He seems to have missed the point.
- Konuyu anlamamış gibi görünüyor.
You're arguing semantics.
- Anlambilim tartışıyorsunuz.
YouTube videos are very meaningless.
- YouTube videoları çok anlamsız.
Amnesia means loss of memory.
- Amnezi, hafıza kaybı anlamına gelir.
I leaned forward, eager to catch every word he spoke.
- Onun konuştuğu her sözü anlamak için öne doğru eğildim.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Benim doğru konuşup konuşmadığımı anlamak için gözleri yüzümü aradı.
I went all the way to see her only to find her away from home.
- Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
Don't hesitate to ask questions if you don't understand my explanation.
- Açıklamamı anlamazsan sorular sormaktan çekinme.
Tom didn't seem to understand your explanation.
- Tom açıklamanı anlamış gibi görünmüyordu.
Believing in your heart is more important than understanding with your mind.
- Kalbinden inanmak zihninle anlamaktan daha önemlidir.
The most important thing is that you understand me.
- En önemli şey beni anlaman.
I don't understand why you hang out with Tom so much.
- Tom'la neden bu kadar çok takıldığını anlamıyorum.
I don't understand why you hang out with her all the time.
- Her zaman onunla niye takılıyorsun anlamıyorum.
Tom went outside to discover what all the commotion was about.
- Tom bütün kargaşanın ne olduğunu anlamak için dışarı çıktı.
We have to grasp this issue.
- Bu meseleyi anlamak zorundayız.
Kelimelerin manası kontekste göre değişir.
- Kelimelerin anlamı içeriğe göre değişir.
Bu kelimenin manası nedir?
- Bu sözcüğün anlamı nedir?