We agreed to start early.
- Biz erken başlamak için anlaştık.
We agreed on a price.
- Bir fiyat üzerinde anlaştık.
The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
- Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
The two countries will negotiate a settlement to the crisis.
- İki ülke kriz için bir anlaşma görüşecekler.
Tom and Mary almost always agree with each other.
- Tom ve Mary hemen hemen her zaman birbirleriyle anlaşırlar.
I happen to agree with Tom.
- Tom'la tesadüfen anlaşıyorum.