anlaşmazlik

listen to the pronunciation of anlaşmazlik
التركية - الإنجليزية

تعريف anlaşmazlik في التركية الإنجليزية القاموس.

anlaşmazlık
conflict

Every day many human lives were lost there in political conflicts. - Orada siyasi anlaşmazlıklarda her gün birçok insan hayatını kaybetti.

There had never been a conflict between Dan and Linda. - Dan ve Linda arasında bir anlaşmazlık vardı.

anlaşmazlık
disagreement

What do you do when you have a financial disagreement in your family? - Ailende bir mali anlaşmazlık olduğu zaman ne yaparsın?

Tom and I had a disagreement. - Tom ve ben bir anlaşmazlık yaşadık.

anlaşmazlık
controversy

There was a controversy about the location of the new school. - Yeni okulun yeri ile ilgili anlaşmazlık vardı.

anlaşmazlık
friction
anlaşmazlık
(Hukuk) dispute

After much negotiation, the two sides in the dispute reached a compromise. - Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.

The countries concerned settled the dispute by peaceful means. - Ülkeler barışçıl amaçlarla anlaşmazlıkları çözmekle ilgileniyorlardı.

anlaşmazlık
run in
anlaşmazlık
quarrel
anlaşmazlık
disagreement, incompatibility
anlaşmazlık
mix up
anlaşmazlık
disaccord
anlaşmazlık
discord

There's been a lot of discord in the office lately. - Son zamanlarda ofiste birçok anlaşmazlık oldu.

anlaşmazlık
dissension
anlaşmazlık
division; embroilment
anlaşmazlık
incompatiblity
anlaşmazlık
disagreement, misunderstanding, conflict, dispute, discord, difference, friction
anlaşmazlık
discordance
anlaşmazlık
strife
anlaşmazlık
disunion
anlaşmazlık
odds

He is always at odds with his boss. - O her zaman patronuyla anlaşmazlık içinde.

After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again. - Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.

anlaşmazlık
fight
anlaşmazlık
divided counsel
anlaşmazlık
imbroglio
anlaşmazlık
disunity
anlaşmazlık
ambiguity
anlaşmazlık
dissent
anlaşmazlık
rift

A deep rift opened up between them. - Onlar arasında derin bir anlaşmazlık açıldı.

anlaşmazlık
nonviolent
anlaşmazlık
(Ticaret) disputes

I would like you to stop personalizing disputes. - Kişiselleşen anlaşmazlıkları durdurmanı istiyorum.

International disputes must be settled peacefully. - Uluslar arası anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözümlenmeli.

anlaşmazlık
holdout
anlaşmazlık
discrepancy
anlaşmazlık
difference
anlaşmazlık
variance
anlaşmazlık
argument
anlaşmazlık
altercation
anlaşmazlık
dissidence
anlaşmazlık
potential difference
anlaşmazlık
{i} embroilment
anlaşmazlık
misunderstand
anlaşmazlık
mixup
anlaşmazlık
{i} misunderstanding
anlaşmazlık
embroil
anlaşmazlık
incompatibility
anlaşmazlık
{i} division
anlaşmazlık içinde olmak
feud
anlaşmazlık konusu
bone
anlaşmazlık konusu
a bone of contention, object at issue
anlaşmazlık tohumu
dragon's teeth
anlaşmazlık tohumu ekmek
sow dragon's teeth
anlaşmazlık çıkaran
divisive
anlaşmazlıklar
disputes

I am writing a thesis about international disputes after World War II. - II. Dünya Savaşı'ndan sonraki uluslararası anlaşmazlıklar hakkında bir tez yazıyorum.

These disputes between the two nations should be solved in accordance with international law. - İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.

anlaşmazlıklar
conflict
iç anlaşmazlık
infighting
yasal anlaşmazlık
conflict of laws
التركية - التركية

تعريف anlaşmazlik في التركية التركية القاموس.

anlaşmazlık
İki veya daha çok tarafın düşünce ve amaçları arasında ayrılık, uyuşmazlık, ihtilâf
anlaşmazlık
İki veya daha çok tarafın düşünce ve amaçları arasında ayrılık, uyuşmazlık, ihtilaf: "Mustafa yedi yaşına basınca ana baba arasında anlaşmazlık kalmadı."- R. H. Karay