The conflict escalates.
- Anlaşmazlık tırmanıyor.
There had never been a conflict between Dan and Linda.
- Dan ve Linda arasında bir anlaşmazlık vardı.
It's clear that there's a rather strong disagreement between the two.
- İkisinin arasında oldukça güçlü bir anlaşmazlık olduğu açıktır.
There's no disagreement here.
- Burada bir anlaşmazlık yok.
There was a controversy about the location of the new school.
- Yeni okulun yeri ile ilgili anlaşmazlık vardı.
After much negotiation, the two sides in the dispute reached a compromise.
- Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.
There was a dispute about our bill.
- Yasa tasarımız hakkında bir anlaşmazlık vardı.
A deep rift opened up between them.
- Onlar arasında derin bir anlaşmazlık açıldı.
Industrial disputes are still a problem.
- Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.
International disputes must be settled peacefully.
- Uluslar arası anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözümlenmeli.
There's been a lot of discord in the office lately.
- Son zamanlarda ofiste birçok anlaşmazlık oldu.
He is always at odds with his boss.
- O her zaman patronuyla anlaşmazlık içinde.
After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
- Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.