Bir taşa takıldım, ayak bileğimi incittim.
- I tripped on a stone, twisting my ankle.
O, ayak bileğini burktu.
- He sprained his ankle.
Benim ayak bileklerim sık sık şişer.
- My ankles often become swollen.
Eğer zayıf ayak bilekleriniz varsa, onları seyahat etmeden önce güçlendirin.
- If you have weak ankles, strengthen them before traveling.
Burkulmuş bir ayak bileği onu bir ay yürümekten alıkoydu.
- A sprained ankle disabled him from walking for a month.
He rides a white-ankled horse.
After a while he got up and ankled his way down the corridor and met Penny coming out of the toilet.