Ben akşam yemeği sırasında bir kelime söylemedim. Biz neredeyse bir saat sessiz kaldık.
- I didn't say a word during the dinner. We kept quiet for almost an hour.
Onun ölüm haberini aldık.
- We received word of her death.
Onun ölüm haberini aldık.
- We received word of his death.
Bunun gerçek bir bilgi olduğunu sanmıyorum.
- I don't think that's a real word.
Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom computer kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.
- Tom didn't know how to translate the word computer because the people he was talking to had never seen one.
There had been words between him and the secretary about the outcome of the meeting.