Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
- His actions greatly angered Mexican leaders.
Onun sözleri onu kızdırdı.
- Her words angered him.
Onun sözleri onu kızdırdı.
- Her words angered him.
Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
- His actions greatly angered Mexican leaders.
Kızgınlık, gerekçesinin görülmesini engelledi.
- Anger deprived him of his reason.
Yüzündeki kızgınlık belirgindi.
- The anger in her face was unmistakeable.
Seni kızdırmak istemiyorum.
- I don't wish to anger you.
O artık öfkesini tutamadı.
- He could no longer contain his anger.
Annemizin öfkesinin şiddetiyle şok olduk.
- We were shocked by the intensity of our mother's anger.
Sinirden kıpkırmızı olmuştu.
- He was red with anger.
Yüzü sinirden kızardı.
- His face turned red with anger.
Seni kızdırmak istemiyorum.
- I don't wish to anger you.
Onu kızdırmamaya çalış.
- Try not to anger him.
Kızmak için nedenin yok.
- You have no cause for anger.
You anger too easily.
You need to control your anger.