Tom Mary'ye dokunmak için uzandı.
- Tom reached out to touch Mary.
Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.
- All you have to do is touch the button.
Mümkün olduğunca kısa sürede onunla temas edeceğim.
- I will get in touch with him as soon as possible.
O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.
- He confessed in court that he was in touch with racist groups.