anderweitig

listen to the pronunciation of anderweitig
ألمانية - التركية
başka, diğer, öteki; başka tarafta
الإنجليزية - التركية

تعريف anderweitig في الإنجليزية التركية القاموس.

otherwise
aksi takdirde

Meşgulüm. Aksi takdirde davetini kabul ederdim. - I'm busy, otherwise I'd accept your invitation.

Acele etsen iyi olur, aksi takdirde randevun için geç kalacaksın. - You'd better hurry, otherwise you'll be late for your appointment.

elsewhere
başka bir yere

Evimiz yanıyor ve biz başka bir yere bakıyoruz. - Our house is burning and we look elsewhere.

O, başka bir yere alışverişe gitti. - She went shopping elsewhere.

otherwise
ayrıca
otherwise
başka

Tom başka boş odada tek başına oturdu. - Tom sat alone in the otherwise empty room.

Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım. - I tried to convince Tom otherwise.

otherwise
bunun dışında

Yemek çok lezzetli değildi ama bunun dışında parti bir başarıydı. - The food wasn't very delicious, but otherwise the party was a success.

Tom sana bunun dışında söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın. - Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.

otherwise
bunun dışında/başka türlü
otherwise
başka konuyla
otherwise
farklı
elsewhere
başka yere başka yerde
elsewhere
başka bir yer

Suçlama başka bir yerde yatıyor. - The blame lies elsewhere.

Başka bir yerde ilgilenmem gereken şeyler var. - I have things to attend to elsewhere.

elsewhere
başka yerde

Başka yerde bilgi aramaya karar verdi. - He decided to seek information elsewhere.

Başkan Barack Obama Orta Doğuda ve başka yerde demokrasileri isteyenler için örnek olarak Polonya'yı övdü. - President Barack Obama praised Poland as an example for aspiring democracies in the Middle East and elsewhere.

otherwise
farklı bir şekilde
otherwise
yoksa

Derhal git, yoksa geç kalacaksın. - Go at once, otherwise you will be late.

Hızlı koş, yoksa otobüsü kaçırırsın. - Run fast, otherwise you will miss the bus.

elsewhere
başka yere

İşini başka yere götür. - Take your business elsewhere.

Dizüstü bilgisayarımı burada bulamıyorum; onu başka yere koymuş olmalıyım. - I can't find my notebook here; I must have put it elsewhere.

otherwise
(zarf) yoksa, bunun dışında, başka, başka türlü, farklı, başkaca, ayrıca, diğer taraftan, başka konuyla