Birinin çözümü, ötekinin çözümünü kanıtlayabilir.
- Die Lösung für das eine kann sich als Lösung für das andere erweisen.
Sanırım, iki çeşit yorgun insan tipi var. Biri aşırı derecede uyku ihtiyacı olan, diğeri ise aşırı derecede huzur ihtiyacı olanlar.
- Ich denke, es gibt zwei Arten von müden Menschen. Die einen brauchen ganz dringend Schlaf, die anderen brauchen ganz dringend inneren Frieden.
Sırf sinir etmemek için, ne çok bekler insan diğeri arasın diye.
- Wie oft wartet man drauf, dass sich der andere meldet, weil man selber nicht nerven will.
Birinin çözümü, ötekinin çözümünü kanıtlayabilir.
- The solution of one may prove to be the solution of the other.
Birini tanıyorum da ötekini değil.
- I know one of them but not the other.
Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
- By other's faults wise men correct their own.
Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
- They are talking loudly when they know they are disturbing others.
Bir el diğerini yıkar.
- One hand washes the other.
Onun iki kedisi var. Biri beyaz ve diğeri siyah.
- She has two cats. One is white and the other one is black.
Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
- The little girl never smiles at anyone other than Emily.
Top şimdi başkasında.
- Now the shoe is on the other foot.
O, geçen gün yeni bir ev satın aldı.
- She bought a new house the other day.
Geçen gün kameramı kaybettim.
- I lost my camera the other day.
Tom'tan başka kimsenin onu yaptığını hiç görmedim.
- I've never seen anyone other than Tom do that.
Prenses ve İrlandalı birbirini tanıyordu ve evlilerdi ve bir yıl bir gün süren büyük bir düğün yapmışlardı.
- The Princess and the Irishman recognised each other, and were married, and had a great wedding that lasted for a year and a day.
Berberler binlerce yıldır yaşıyor ve başkaları bir gün bile hayatta kalamadı.
- The Berbers have lived for thousands of years where others could not survive even one day.
Bundan başka boyutlarda var mı?
- Do you have this in other sizes?
Bundan başka herhangi bir şey yapma.
- Don't do anything other than this.
Some flowers bloom in spring and others in autumn.
- Einige Blumen blühen im Frühling und andere im Herbst.
Don't expect others to think for you!
- Man darf nicht darauf warten, dass die anderen für einen denken!
Democracy is the worst form of government, except all the others that have been tried.
- Demokratie ist die schlechteste Regierungsform, abgesehen von allen anderen, die ausprobiert wurden.
Life is what happens to you while you're busy making other plans.
- Leben ist das, was dir zustößt, während du gerade damit beschäftigt bist, andere Pläne zu machen.