Bir eş ve çocuk istiyorum ve bu nedenle bana bir ev lazım.
- I want a wife and children, and so I need a house.
O bana yaşımı, adımı, adresimi ve benzeri şeyleri sordu.
- He asked me my age, my name, my address, and so forth.
Kostümler kırmızı, pembe, mavi ve benzeriydi.
- The costumes were red, pink, blue, and so forth.
O, piyano, flüt, gitar ve benzerlerini çalar.
- He can play the piano, the flute, the guitar, and so on.
Seyirciler arasında öğretmenler, avukatlar, mühendisler ve benzerleri vardı.
- Among the audience, there were teachers, lawyers, engineers, and so on.
Sandviçler, kekler ve benzeri şeyler yedik.
- We ate sandwiches, cakes, and so on.
Gemi kömür, kereste, ve benzeri şeylerle yüklüydü.
- The vessel was loaded with coal, lumber, and so on.
O bana yaşımı, adımı, adresimi ve benzeri şeyleri sordu.
- He asked me my age, my name, my address, and so forth.
Kalemler, defterler, sözlükler vesaire satın aldı.
- He bought pencils, notebooks, dictionaries and so on.
Kostümler kırmızı, pembe, mavi ve benzeriydi.
- The costumes were red, pink, blue, and so forth.
O bana yaşımı, adımı, adresimi ve benzeri şeyleri sordu.
- He asked me my age, my name, my address, and so forth.
Dolma kalemlere, defterlere ve buna benzer şeylere ihtiyacım var.
- I need pens, notebooks and so on.
Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.
- We have many things in common: hobbies, educational background, and so on.
Gemi kömür, kereste, ve benzeri şeylerle yüklüydü.
- The vessel was loaded with coal, lumber, and so on.
Elma, portakal falan getirdi.
- She brought apples, oranges, and so on.
Don't forget to pack weather items appropriate for the climate: sunscreen, rain gear, and so forth.
Put things where you will use them: sponges next to the sink, knives next to the cutting board, and so on.
... And so cute, too. ...
... these equations. And so, if you go to Berkley, where I got my PhD, you can buy a t-shirt ...