We had hardly arrived when Lucy started crying to go home.
- Lucy eve gitmek için ağlamaya başladığında, ancak varmıştık.
However, his girlfriend is selfish and hardly worries about Brian.
- Ancak, onun kız arkadaşı bencil ve neredeyse Brian hakkında hiç endişelenmez.
He had barely enough money to buy bread and milk.
- Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.
Tom can barely pay his rent.
- Tom ancak kirasını ödeyebiliyor.
All models are wrong, but some are useful.
- Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.
You may go to the party, but you must be home by midnight.
- Partiye gidebilirsin, ancak gece yarısına kadar eve olmalısın.
However, his girlfriend is selfish and hardly worries about Brian.
- Ancak, onun kız arkadaşı bencil ve neredeyse Brian hakkında hiç endişelenmez.
However, Lucy is about to leave her home.
- Ancak Lucy evinden ayrılmak üzereydi.
Only Tom would have the guts to do that kind of thing.
- O tür bir şeyi yapmaya ancak Tom'un cesareti vardı.
Tom has only himself to blame.
- Tom ancak kendini suçlayabilir.
Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.
- Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar.
God, please give me chastity and continence, but not yet.
- Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil.
A lion is certainly much stronger than a sole hyena but there were three times as many hyenas there as lions.
- Bir aslan kesinlikle tek sırtlandan çok daha güçlüdür ancak orada aslanların üç katı kadar fazla sırtlan vardı.
I know it's hard to find the time, but could you proofread this for me before next Monday?
- Zaman bulmanın zor olduğunu biliyorum, ancak önümüzdeki Pazartesi gününden önce benim için bunu düzeltebilir misin?
Tom tried hard, but failed.
- Tom çok çalıştı, ancak başarısız oldu.
Peace is not the absence of violence but the presence of justice.
- Barış şiddetin yokluğu değildir ancak adaletin varlığıdır.
Tom wanted to be just friends. However, Mary wanted much more.
- Tom sadece arkadaş olmak istedi. Ancak, Mary çok daha fazlasını istedi.
We're not gods, but mere men.
- Bizler tanrılar değiliz, ancak katıksız insanlarız.