My mother tongue is Spanish.
- Benim ana dilim İspanyolca'dır.
French is their mother tongue.
- Onların ana dili Fransızca.
There are three primary colours and nine secondary colours for a total of twelve colours.
- On iki rengin bir toplamı için üç ana renk ve dokuz ikinci derecede renk vardır.
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
Dan didn't even take basic anatomy classes.
- Dan temel anatomi derslerine bile girmedi.
Iranians used to eat main meal with yoghurt.
- İranlılar ana yemeği yoğurt ile yerlerdi.
In various Turkish restaurants, shishkabob is the main food.
- Çeşitli Türk restoranlarında, şiş kebap ana yemektir.
The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.
- Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.
- Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns.
- Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.
Our headquarters are in Boston.
- Ana merkezlerimiz Boston'da.
Capital, land and labor are the three key factors of production.
- Sermaye, toprak ve iş gücü üretiminin üç ana faktörüdür.
I need a moment with you.
- Seninle bir ana ihtiyacım var.
He doesn't like to wait until the last moment to do something.
- Bir şey yapmak için son ana kadar beklemeyi sevmez.
Self-confidence is the principal element of any great endeavor.
- Bir büyük girişimin ana elemanı kendine güvendir.
We found it very hard going back to our base camp in the blizzard.
- Kar fırtınasında ana kampımıza geri dönmeyi çok zor bulduk.
The Second Solar System War devastated the home planet.
- İkinci Güneş Sistemi Savaşı ana gezegeni harap etti.
They defended their homeland against the invaders.
- Anavatanlarını işgalcilere karşı savundular.
The American Civil War is the central theme of the book.
- Amerikan İç Savaşı, kitabın ana temasıdır.
Envy is the central fact of American life.
- Kıskançlık, Amerikan yaşamının ana gerçeğidir.
Her son is a mama's boy. He has to be with her all the time.
- Onun oğlu bir ana kuzusu. O her zaman onunla olmak zorunda.
I still call my mother Mama.
- Hâlâ anneme ana diyorum.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
He just moved into an apartment he inherited from his parents.
- Ana babasından miras kalan bir apartmana henüz taşındı.
sf.
The cardinal directions are: north, south, east, and west.
- Ana yönler kuzey, güney, doğu ve batıdır.
How many keys? asked Pepperberg.
- Kaç tane anahtar? Pepperberg sordu.
It goes without saying that honesty is the key to success.
- Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
We had a master plan.
- Bizim bir ana planımız vardı.
Please bring the master key.
- Lütfen ana anahtarı getir.
Coffee is one of the staples of Brazil.
- Kahve, Brezilya'nın ana ürünlerinden biridir.
The trunk is the main part of a tree.
- Gövde bir ağacın ana parçasıdır.
In English there are eight main parts of speech: noun, verb, adjective, adverb, pronoun, preposition, conjunction and finally interjection.
- İngilizcede dilin sekiz ana bölümü vardır:isim,fiil,sıfat,zarf,zamir,edat,bağlaç ve son olarak ünlem.
The main street is very broad.
- Ana cadde çok geniştir.
Jefferson was aware of the literary tradition of anas, which extended back at least as far as Athenaeus's Dipnosophistarum, a delightful collection of table talk from ancient times covering a variety of subjects including law, literature, medicine, and philosophy.