İnlemeni ve sızlanmanı duymaktan bıktım.
- I am tired of hearing you moan and groan.
Yaralı adamın inlemelerini duyabiliyorduk.
- We could hear the groans of the injured man.
O, abartılı bir inleme çıkardı ve elini kapı tokmağına koydu.
- He let out an exaggerated groan and put his hand on the doorknob.
Tom uykusunda inledi.
- Tom groaned in his sleep.
Asker acı ile inledi.
- The soldier groaned with pain.
Çığlıklar ve iniltiler vardı.
- There were screams and groans.