an older person

listen to the pronunciation of an older person
الإنجليزية - التركية

تعريف an older person في الإنجليزية التركية القاموس.

senior
{i} üst

O, hükümette üst düzey bir konuma sahiptir. - He holds a senior position in the government.

O hükümette üst düzey bir konuma sahiptir. - She holds a senior position in the government.

senior
{s} yaşça büyük
senior
yaşça daha büyük
senior
(Ticaret) emektar

Tabii, birçok emektar vatandaş emeklilikten memnundur. - Of course, many senior citizens are happy with retirement.

senior
{i} büyük
senior
kıdemlilik
senior
daha yaşlı olan kişi
senior
son sınıfa ilişkin
senior
kıdemli kişi
senior
{s} yaşlı

Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti. - The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.

Yaşlı vatandaşlara saygı göstermelisin. - You must respect senior citizens.

senior
{s} son sınıfla ilgili
senior
(Askeri) KIDEMLİ ÜST: Hizmet süresi diğerlerinden fazla olan; sınıflandırmalarda esas olarak alınan tipe nazaran ileri derecede bulunan
senior
{i} baba
senior
{s} daha yaşlı
senior
{i} son sınıf öğrencisi

O, Harvard'da son sınıf öğrencisi. - He is now a senior at Harvard.

Hyogo Üniversitesinde son sınıf öğrencisiyim. - I am a senior at Hyogo University.

senior
senior citizen yaşlı kimse
senior
senior high school
senior
{i} kıdemli kimse
الإنجليزية - الإنجليزية
senior
an older person

    الواصلة

    an old·er per·son

    التركية النطق

    ın ōldır pırsın

    النطق

    /ən ˈōldər ˈpərsən/ /ən ˈoʊldɜr ˈpɜrsən/
المفضلات