Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

an instance or cause of such a feeling

listen to the pronunciation of an instance or cause of such a feeling
الإنجليزية - التركية

تعريف an instance or cause of such a feeling في الإنجليزية التركية القاموس.

worry
{f} üzülmek

Her neyse, üzülmek zorunda değilsin. - Anyway, you don't have to worry.

Tom artık Mary hakkında üzülmek zorunda değil. - Tom doesn't have to worry about Mary anymore.

worry
{f} endişelenmek

Tom Mary hakkında endişelenmekten kendini alamadı. - Tom couldn't help worrying about Mary.

Endişelenmek olmayan bir borcu ödemek gibidir. - Worrying is like paying a debt you don't owe.

worry
{f} merakta kalmak
worry
{f} tedirgin olmak
worry
{f} endişelendirmek

Onları endişelendirmek istemedim. - I didn't want to worry them.

Seni endişelendirmek istemedik. - We didn't want to worry you.

worry
{f} endişe etmek

Doktor bu kadar çok endişe etmekten vazgeçmem gerektiğini söylüyor. - The doctor says I need to quit worrying so much.

Tom'un çok parası olsa bunun hakkında endişe etmek zorunda kalmaz. - If Tom had a lot of money, he wouldn't have to worry about this.

worry
üzüntü
worry
{i} kaygı

Tom hakkında kaygılanma. - Don't worry about Tom.

Tom Mary'ye kaygılanmayı durdurmasını söyledi. - Tom told Mary to stop worrying.

worry
{i} acı

Merak etmeyin, saçınızı kesmek acı vermez. - Don't worry, cutting your hair doesn't hurt.

worry
{f} zorlamak
worry
{f} rahatsız olmak
worry
sırnaşmak
worry
kafasını kurcalamak
worry
endişe uyandırmak
worry
(about) merak/kaygı içinde olmak, merak etmek; kaygılanmak, üzülmek; -i merak içinde bırakmak, -i kaygılandırmak, -i rahatsız etmek
worry
{f} taciz etmek
worry
ısırıp sarsmak
worry
canını sıkmak
worry
can sıkıntısı
worry
{f} ısırıp silkelemek
الإنجليزية - الإنجليزية
worry

My main worry is that I'll miss the train.

an instance or cause of such a feeling

    الواصلة

    an in·stance or cause of such a feel·ing

    التركية النطق

    ın înstıns ır kôz ıv sʌç ı filîng

    النطق

    /ən ˈənstəns ər ˈkôz əv ˈsəʧ ə ˈfēləɴɢ/ /ən ˈɪnstəns ɜr ˈkɔːz əv ˈsʌʧ ə ˈfiːlɪŋ/
المفضلات