O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
- He made a favorable impression on his bank manager.
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
- I didn't mean to give you that impression.
-O reklam güçlü bir izlenim bırakıyor-Özellikle müzik.O, kafanın içinde kalıyor.
- That commercial makes a strong impression - especially the music. It stays in your head.
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
- I didn't mean to give you that impression.
Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
O iyi bir etki yaptı.
- He made a good impression.
Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.
- Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents.
Doğruyu söylemediğin kanısındayım.
- I get the impression that you aren't telling the truth.
O zamanlar genç ve hassastım.
- I was young and impressionable at that time.
Genç insanlar çok hassastır.
- Young people are very impressionable.
İlk izlenimler önemlidir.
- First impressions matter.
Onun hakkında izlenimlerin neydi?
- What were your impressions of it?
His head made an impression on the pillow.
What is your impression of Beatles' music?.
... entering once the first decision the first impression or prejudice ...
... from the left such an impression denies ...