O yalnız bir hayat sürdü.
- She led a solitary life.
O, yalnız başına yürüyüşe çıkmayı sever.
- She likes to go for solitary walks.
O dün geceki parti için bir keşiş gibi giyinmiş.
- He dressed himself like a hermit for the party last night.
Keşiş ahşap bir kulübede yaşıyordu.
- The hermit lived in a wooden hut.
Yerdomuzları yalnız yaşayan hayvanlardır.
- Aardvarks are solitary animals.