الإنجليزية - التركية
تعريف an event that might have been arranged although it was really accidental في الإنجليزية التركية القاموس.
- coincidence
- {i} rastlantı
Bunun bir rastlantı olduğunu düşünmüyorum.
-I don't think it's a coincidence.
Bunun bir rastlantı olduğunu düşündüm.
-I thought it was a coincidence.
- coincidence
- tesadüf
Sanırım o sadece bir tesadüf.
-I think it is a mere coincidence.
Tom bunun bir tesadüf olduğunu sanmıyor.
-Tom doesn't think this is a coincidence.
- coincidence
- (Felsefe) örtüşme
- coincidence
- çakışım
- coincidence
- rast
Bu sadece bir rastlantı.
-It's just a coincidence.
Bunun bir rastlantı olduğunu düşünmüyorum.
-I don't think it's a coincidence.
- coincidence
- (Denizbilim) rastlantısal eşzamanlılık
- coincidence
- (Edebiyat) esindeşlik
- coincidence
- (Edebiyat) tevarüt
- coincidence
- (Biyokimya) eşzamanlılık
- coincidence
- aynı zamanda olma
- coincidence
- raslantı
Hayat sadece bir raslantı dizisidir.
-Life is just a series of coincidences.
- coincidence
- uygunluk
- coincidence
- çakışma
- coincidence
- {i} çatışma
- coincidence
- uyuşma/tesadüf
- coincidence
- çakışma,rastlantı
- coincidence
- (isim) denk gelme, tesadüf, rastlantı; çatışma
- coincidence
- (Nükleer Bilimler) çakışma,aynı anda olma, raslaşma
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف an event that might have been arranged although it was really accidental في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- coincidence
- happenstance
an event that might have been arranged although it was really accidental
الواصلة
an e·vent that might have been ar·ranged al·though it was re·al·ly ac·ci·den·talالتركية النطق
ın ivent dhıt mayt häv bın ıreyncd ôldhō ît wız rili äksıdentılالنطق
/ən ēˈvent ᴛʜət ˈmīt ˈhav bən ərˈānʤd ˌôlˈᴛʜō ət wəz ˈrēlē ˌaksəˈdentəl/ /ən iːˈvɛnt ðət ˈmaɪt ˈhæv bən ɜrˈeɪnʤd ˌɔːlˈðoʊ ɪt wəz ˈriːliː ˌæksəˈdɛntəl/
Resimler
المفضلات