Kader benim lehine döndü.
- Fate has turned in my favour.
O, kaderi ile yüzleşmeye hazırdı.
- She was ready to face her fate.
Kaderini değiştiremeyeceğini duydum.
- I've heard that you can't alter your destiny.
Kendi kaderinin kaptanısın.
- You are the master of your own destiny.
Sonunda iki aile kaderini kabul etti.
- In the end the two families accepted their fate.
Son tanık mahkûmun kaderini belirledi.
- The last witness sealed the prisoner's fate.
Ölüm herkesin kaderidir.
- Death is everyone's fate.
Test pilotları sürekli ölüme meydan okuyor.
- Test pilots are constantly tempting fate.