an entirety

listen to the pronunciation of an entirety
الإنجليزية - التركية

تعريف an entirety في الإنجليزية التركية القاموس.

whole
{s} bütün

Her cumartesi bütün evi temizleriz. - Every Saturday we clean the whole house.

Karam, bütün okuldaki en iyi öğrencidir. - Karam is the best student in the whole school.

whole
{i} tüm

Bu pencere tüm şehre bakıyor. - This window overlooks the whole city.

O, yarışı birinci bitirdiğinde, tüm ülke için bir zaferdi. - It was a victory for the whole country when he finished first in the race.

entirety
tamlık/bütün
whole
tamamen

Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı. - Tom remained wide awake the whole night.

Tamamen yeni bir dünya. - It's a whole new world.

whole
{i} toplam

Bütün, parçaların toplamından daha büyüktür. - The whole is greater than the sum of the parts.

entirety
külliyet
entirety
tamamen
whole
bütünlüklü
whole
tek parça
whole
{s} yarasız beresiz
whole
sağlığı yerinde
entirety
tümlük
entirety
bütün

Soruyu bütünü ile inceleyin. - Examine the question in its entirety.

Bütünüyle bunu incelememiz gerekiyor. - We need to view this in its entirety.

entirety
bütünlük
entirety
tüm
entirety
in its entirety bütünü ile
entirety
{i} tamlık
whole
(sıfat) bütün, toplu, tüm, tam, sağlam, sağlıklı, yarasız beresiz, öz
whole
tam; bütün, tüm: He stayed there for a whole week. Tam bir hafta orada kaldı. She talked the whole time. Hep konuştu. Give me your whole
whole
sonuna kadar uğraşmak
whole
sağ

Sen gençsin. Senin önünde sağlıklı bir hayat var. - You're young. You have your whole life ahead of you.

Yağlar gibi komple bir yiyecek grubunu kesmeyi çok sağlıklı bulmuyorum. - I don't think it's very healthy to cut out whole groups of foods like fats.

whole
tam şey
whole
iyileşmiş
whole
şişe kanı
whole
go the whole hog bir işi tam yapmak
whole
{s} toplu

Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur. - Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.

İlk olarak bir C kursu aldığım zaman sınıfta açıklanan tek bir şeyi anlayamadım. Allah'a şükür ki bütün topluluğun nasıl çalıştığını bana açıklamak için bir programcı olan bir arkadaşım var. - When I first took a C course, I couldn't understand a single thing explained in class. Thank God I got a friend of mine who's a programmer to explain to me how the whole caboodle works.

whole
{s} 1. tam; bütün, tüm: He stayed there for a whole week. Tam bir hafta orada kaldı. She talked the whole time. Hep konuştu. Give me your whole
whole
{s} sağlam
الإنجليزية - الإنجليزية
whole
entirety
a complete thing
entirety
{n} completeness, fulness
entirety
If something is used or affected in its entirety, the whole of it is used or affected. The peace plan has not been accepted in its entirety by all parties
entirety
The state of being entire; completeness; as, entirely of interest
entirety
That which is entire; the whole
entirety
the state of being total; "appalled by the totality of the destruction
entirety
{i} completeness, wholeness
entirety
the state of being total; "appalled by the totality of the destruction"
entirety
wholeness; fullness; the whole
an entirety

    الواصلة

    an en·tire·ty

    التركية النطق

    ın întayırti

    النطق

    /ən ənˈtīərtē/ /ən ɪnˈtaɪɜrtiː/

    فيديوهات

    ... entirety of the web. ...
    ... His top adviser on immigration is the guy who designed the Arizona law, the entirety ...
المفضلات