an ardent wish or desire; a vow; a prayer

listen to the pronunciation of an ardent wish or desire; a vow; a prayer
الإنجليزية - التركية

تعريف an ardent wish or desire; a vow; a prayer في الإنجليزية التركية القاموس.

vote
{f} oy kullanmak

Oy kullanmak için yeterince yaşlı değil misin? - Aren't you old enough to vote?

Oy kullanmak istemiyor musun? - Don't you want to vote?

vote
{f} oy vermek

O, oy vermek için yeterince yaşlı değil. - He is not old enough to vote.

Oy vermek onların hakkı. - It is their right to vote.

vote
{f} oylamak
vote
oy
vote
{f} oylayarak kararlaştırmak
vote
{i} oylama

Delegeler onu ilk oylamada seçti. - The delegates elected him on the first vote.

Oylama on altı Mayıs günü gerçekleşti. - The vote took place on May sixteenth.

vote
önermek
vote
bildirmek
vote
(the ile) oy hakkı
vote
{i} seçim sonucu

Seçim sonucunun yakın olacağı herkes tarafından biliniyordu. - It was clear to everyone that the vote would be close.

vote
{i} oy hakkı

Kadınlara oy hakkı verildi. - Women were given the right to vote.

Her eyaletin, sadece bir oy hakkı vardı. - Each state had just one vote.

vote
{i} önerme
vote
(isim) oy, oylama, oylanan şey, seçim sonucu, karar, önerme
vote
{i} oy, rey
vote
{f} oy vermek: Everyone is obliged to vote in these elections. Bu seçimlerde herkes oy vermek zorunda
vote
{i} karar

Kazanana karar vermek için oy kullanacağız. - We will vote to decide the winner.

Hızlı bir karar için endişeli olduğundan, başkan bir oy için çağrıda bulundu. - Anxious for a quick decision, the chairman called for a vote.

الإنجليزية - الإنجليزية
vote
an ardent wish or desire; a vow; a prayer
المفضلات