amour, lovers' affair; matter; incident; deal, concern

listen to the pronunciation of amour, lovers' affair; matter; incident; deal, concern
الإنجليزية - التركية

تعريف amour, lovers' affair; matter; incident; deal, concern في الإنجليزية التركية القاموس.

affair
{i} sorun, mesele, iş
affair
{i} ilişki

Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir. - He knows a lot about foreign affairs.

O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi. - It was a one-sided love affair.

affair
takıntı
affair
macera

Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı. - It was a very passionate love affair.

affair

İşlerine karışmaya niyetim yok. - I have no intention of meddling in your affairs.

Onun işlerine karışmayın. - Don't meddle in his affairs.

affair
hadise
affair
maslahat
affair
{i} olay

Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır. - The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.

Onlar olayı araştıracak. - They are going to investigate the affair.

affair
iş/ilişki/mesele
affair
{i} mesele

Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor. - This whole affair is giving me a headache.

Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı. - Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.

affair
{i} k.dili. şey (makine/eşya)
affair
{i} gönül macerası
affair
{i} k.dili. olay, skandal
affair
{i} konu

Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz. - According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.

İş hakkında konuşmak ister misin? - Do you want to talk about the affair?

affair
{i} şey

Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir. - He knows a lot about foreign affairs.

الإنجليزية - الإنجليزية
{i} affair