تعريف altern في الإنجليزية التركية القاموس.
- alternate
- {f} sıra ile yapmak
- alternative
- {i} alternatif
Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
- Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
Teklif ettiğine alternatif yok mudur?
- Is there no alternative to what you propose?
- alternate
- {f} değişimli olarak yapmak
- alternate
- değişimli
- alternative
- {i} seçenek
Yürüyebilirsin veya ikinci bir seçenek olarak, seni oraya arabamla götürürüm.
- You can walk, or alternatively, I'll drive you there in my car.
Başka seçenek olmadığını kabul ettik.
- We agreed that there was no other alternative.
- alternate
- alternatif
Tom'un alternatif bir planı olmalı.
- Tom must've had an alternate plan.
Tom alternatif bir plan önerdi.
- Tom proposed an alternate plan.
- alternate
- {s} birbirini izleyen
- alternate
- birbiri ardından gelen
- alternative
- {i} şık
- alternative
- {s} öbür
- alternative
- {s} değişik
- alternative
- varyant
- alternate
- mütenavip
- alternate
- değişik
- alternate
- (Bilgisayar) iki taraftan
- alternate
- sırayla olan
- alternate
- (Bilgisayar) diğer
- alternate
- varyant
- alternate
- değişke
- alternate
- {f} birbirini izlemek
- alternate
- yardımcı
- alternate
- (Bilgisayar) almaşık yedek
- alternate
- nöbetleşe yapmak
- alternate
- (Bilgisayar) değiştir
- alternate
- sırayla yapmak
- alternate
- almaşmak
- alternate
- (Bilgisayar) sağa sola kaydır
- alternate
- başka
- alternate
- yerini alabilen
- alternate
- (Bilgisayar) farklı
Kitabın farklı sayfalarında resimler vardır.
- There are pictures on alternate pages of the book.
- alternate
- (Bilgisayar) seçenek
- alternate
- birbiri ardına gelen
- alternate
- (Bilgisayar) yedek
- alternate
- vekil
- alternating
- birbirini izleyen
- alternation
- birbirini sırayla izleme
- alternative
- yerine geçebilen
- alternative
- değişke
- alternative
- almaşık
- alternative
- (Dilbilim) eşil
- alternative
- dalgalı
- alternative
- tortu
- alternative
- yedek
- alternate
- {i} almaşık
- alternate
- {f} takip et
- alternate
- bir o
- alternate
- münavebeli
- alternate
- bir öteki
- alternately
- nöbetleşe
- alternately
- sıra ile
- alternating
- münavebeli
- alternating
- {f} değiş
- alternation
- münavebe
- alternation
- almaş
- alternation
- değişim
- alternative
- başka
Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.
- We have no alternative but to work.
Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
- Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
- alternative
- seçimli
- alternative
- diğer
Diğer alternatifleri dikkate aldın mı?
- Did you consider other alternatives?
Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
- I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.
- alternative
- iki şıktan biri
- Alternation
- (Tarım) ekim nöbeti
- alternate
- {f} değiş
- alternate
- karşılıklı
- alternate
- (Jeoloji) ardalanmak
- alternatives
- alternatifler
Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
- I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.
Tutukluluğa alternatifler nelerdir?
- What are the alternatives to imprisonment?
- alternatives
- alternatifli
- alternate
- {i} başkasının yerine geçebilen kimse, yedek
- alternate
- {f} -i nöbetleşe/sırayla yapmak
- alternate
- {f} değişmek
- alternate
- sırayla değiş
- alternate
- {f} değiştirmek
- alternate
- değişmeli
- alternate
- {f} -in birbirini sırayla izlemesini sağlamak; (with) birbirini sırayla izlemek/takip etmek: In her speech
- alternate
- karşılık
- alternate
- muavin
- alternate
- münavebe ile birbirini takip etmek veya ettirmek
- alternate
- değişerek oluşan
- alternate
- (fiil)kil, muavin
- alternate
- alternating current dalgalı akım
- alternate
- birbir öteki
- alternate
- {s} birbirini sırayla izleyen (şeyler)
- alternate
- {s} (Botanik) almaşık, alternatif
- alternate
- her iki günde bir
- alternate
- {f} birbirini takip etmek
- alternate
- {f} değiş: adj.yardımcı
- alternate
- dönüşümlü
Biz odayı dönüşümlü olarak temizledik.
- We alternated in cleaning the room.
- alternately
- sırayla değişerek
- alternately
- sıra ile,sırayla
- alternately
- değişimli olarak
- alternately
- münavebe ile
- alternating
- değişen
- alternating
- {s} dalgalı
- alternating
- {s} alternatif
Bir alçak basınç alanı rüzgar ve yağmur alternatifi ile İskandinavya'nın tümünü kapsar.
- A low pressure area covers all of Scandinavia with alternating wind and rain.
- alternation
- {i} birbirini izleme
- alternation
- değişim tahavvül
- alternation
- (Tıp) Vücudun tabiatını değiştirme ve ıslah etme
- alternation
- {i} nöbetleşe/sırayla yapma
- alternation
- birbirinin yerine geçme
- alternation
- {i} birbirini sırayla izlemesini sağlama; birbirini sırayla izleme
- alternation
- {i} değişimli olma
- alternation
- {i} nöbetleşme
- alternation
- birbirini takip etme
- alternation
- sıralı değişim
- alternative
- iki şeyden biri
- alternative
- (Tıp) vücudun tabiatını değişitren ve islah eden ilaç
- alternative
- (Askeri) YEDEK; ALTERNATİF
- alternative
- Yapacak başka bir şey yoktu
- alternative
- Başka çarem kalmamıştı
- alternative
- iki şıktan birini seçme imkanını gösteren
- alternative
- iki şıktan biri I had no alternative
- alternative
- öteki
Bu, ötekinden daha iyi.
- It's better than the alternative.
- alternative
- {i} seçenek, alternatif, şık: We had no alternative. Başka çaremiz kalmamıştı./Yapacak başka bir şey yoktu
- alternative
- çare
- alternative
- Bk. Alternate