The young woman under that tree looks sad.
- Şu ağacın altındaki genç kadın üzgün görünüyor.
He hid his toys under the bed.
- Oyuncaklarını yatağın altına sakladı.
A hexagon has six sides.
- Bir altıgenin altı yanı var.
Benzene molecules are hexagonal in shape.
- Benzen molekülleri altıgen şeklindedirler.
Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
- On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
We arrived here at six yesterday evening.
- Buraya dün akşam altıda geldik.
Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
- On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
In the sixteenth century Ottoman Turks attempted to construct a canal in Egypt to unite Mediterranean Sea and Red Sea.
- On altıncı yüzyılda Osmanlı Türkleri Akdeniz ve Kızıldeniz'i birleştirmek için Mısır'da bir kanal inşa etmeye teşebbüs ettiler.
The workers flip the curds to drain excess whey.
There is a shopping district underground.
- Yer altında alışveriş bölgesi var.
In Dutch folklore, kabouters are tiny people who live underground.
- Hollanda halk biliminde kabouterler yer altında yaşayan minik insanlardır.
I perspired under my armpits.
- Benim koltuk altım terledi.
She shaved her armpits.
- O, koltuk altını tıraş etti.