also, on top of that

listen to the pronunciation of also, on top of that
الإنجليزية - التركية

تعريف also, on top of that في الإنجليزية التركية القاموس.

on top of
-e ek olarak, -in yanı sıra, ile beraber: He's doing this on top of his regular job. Bunu asıl işinden ayrı olarak yapıyor. He asked for a
on top of
ayrıca
in addition
yanında
in addition
bundan başka
in addition
yanı sıra

Ünlü bir fizikçi olmanın yanı sıra, o büyük bir romancıdır. - In addition to being a famous physicist, he is a great novelist.

Bir doktor olmanın yanı sıra, o bir yazardır. - In addition to being a doctor, he is a writer.

in addition
fazladan
on top of
üstüne

Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir. - A house is built on top of a solid foundation of cement.

Kayakları arabanın üstüne koydu. - He put the skis on top of the car.

on top of
-e ilaveten
on top of
-in yanı sıra
on top of
üstünde

Tom silahını buzdolabının üstündeki kurabiye kavanozuna sakladı. - Tom hid the gun in the cookie jar on top of the refrigerator.

Tepenin üstünde bir mahzen kazıldı ve onlar evi yavaşça yoldan tepeye taşıdılar. - A cellar was dug on top of the hill and they slowly moved the house from the road to the hill.

on top of
ile beraber
on top of
-e ek olarak
on top of
tepesinde

Tom bir terfi aldıktan sonra kendini dünyanın tepesindeymiş gibi hissediyordu. - Tom was feeling on top of the world after getting a promotion.

Aziz Benedict ilk manastırı Monte Cassino'nun tepesinde kurdu. - St. Benedict established his first monastery on top of Monte Cassino.

in addition
ek olarak

Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur. - In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.

Maaşına ek olarak biraz geliri var. - He has some income in addition to his salary.

in addition
ilaveten

Matematik, fizik ve astronomiye ilaveten Newton'un aynı zamanda simya, mistisizm ve teolojiye bir ilgisi vardı. - In addition to mathematics, physics and astronomy, Newton also had an interest in alchemy, mysticism and theology.

İlaveten 5 dolar ödemek zorunda kaldım. - I had to pay 5 dollars in addition.

on top of
üstelik
on top of
in tepesinde
in addition
Bir de, hem de, ek olarak, dahası
in addition
Bir de, hem de, buna ek olarak
in addition
İlave olarak

Beni kiralamasına ilave olarak, bana biraz öğüt verdi. - In addition to hiring me, he gave me a piece of advice.

on top of
-e ek olarak, -in yani sıra, ile beraber: "He's doing this on top of his regular job. - Bunu asıl işinden ayrı olarak yapıyor.", "She asked for a promotion, and on top of that she wanted a raise. - Terfiini istedi; bir de üstüne üstlük bir maaş artışı talep etti."
in addition
bir de

Düzenli testler almaya ek olarak, bizim uzun bir deneme teslim etmemiz gerekiyor. - In addition to taking the regular tests, we have to hand in a long essay.

in addition
hem de
on top of
-in tepesinde
الإنجليزية - الإنجليزية
in addition
on top of
Fully informed about, and in control of something; up to speed with

I have sorted out the problems and am now on top of the situation.

on top of
In addition to something else

. . and on top of all that, I got a puncture!.

on top of
Atop
on top of
over all of, over the surface of; in addition to