It always takes time to get used to a new place.
- Yeni bir yere alışmak her zaman zaman almaktadır.
I will have to take on someone to do Tom's work.
- Tom'un işini yapacak birini almak zorunda kalacağım.
If possible, I'd like to receive new information about the case.
- Eğer mümkünse, ben dava ile ilgili yeni bilgiler almak istiyorum.
If possible, I'd like to receive an answer.
- Mümkünse, bir cevap almak isterim.
I did everything I could to obtain this price.
- Bu fiyata almak için elimden gelen her şeyi yaptım.
It is necessary to obtain the sanction of the authorities to enter this building.
- Bu binaya girmek için yetkililerin onayını almak gereklidir.
What do you want to buy?
- Ne satın almak istiyorsun?
I want to buy a new bicycle.
- Yeni bir bisiklet almak istiyorum.
Tom bent over to pick up a coin that was on the floor.
- Tom yerdeki parayı almak için eğildi.
Tom and John went to the bar last night to pick up some girls.
- Tom ve John bazı kızları almak için dün gece bara gittiler.
I'll come to pick it up later.
- Onu almak için daha sonra geleceğim.
Tom and John went to the bar last night to pick up some girls.
- Tom ve John bazı kızları almak için dün gece bara gittiler.
I opened the drawer to get a pencil.
- Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.
Tom opened the drawer to get a calculator.
- Tom hesap makinesini almak için çekmeceyi açtı.
I would like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
Tom wants to borrow your car.
- Tom arabanı ödünç almak istiyorum.
It is impossible to obtain the services of a tradesman in January in Australia. They are all on holiday.
- Avustralya'da ocak ayında esnaf hizmetini almak mümkün değildir. Onların hepsi tatildedirler.
He uses bitcoins to purchase illicit drugs.
- O yasa dışı uyuşturucu almak için sanal para kullanır.
I had to borrow money to purchase the car.
- Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
We had to remove your spleen.
- Dalağını almak zorunda kaldık.
I would have to take precautionary steps to keep him out.
- Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
I want to take a year off and travel around the world.
- Bir yıl izin almak ve dünyayı dolaşmak istiyorum.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
The police had to retrieve the murder weapon to prove Dan's guilt.
- Polis Dan'ın suçunu kanıtlamak için cinayet silahını geri almak zorundaydı.
I don't want to take up too much of your time.
- Zamanının çoğunu almak istemiyorum.
The bus stopped to take up passengers.
- Otobüs yolcuları almak için durdu.
I have to buy a new carpet for this room.
- Ben bu oda için yeni bir halı satın almak zorundayım.
We have been studying English for three years now.
- Şimdi üç yıldır İngilizce eğitimi almaktayız.
Do you want to take one?
- Birini almak ister misin?
Tom bought a small camera to take on his trip.
- Tom gezisinde almak için küçük bir kamera satın aldı.
I would like to get a camera like this.
- Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
Mother went to town to get some bread.
- Anne biraz ekmek almak için şehre gitti.
I had to consider Tom's proposal.
- Tom'un önerisini dikkate almak zorunda kaldım.
Tom wants to borrow your car.
- Tom arabanı ödünç almak istiyorum.
I'd like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
Five thousand yen is enough to buy this dictionary.
- Beş bin yen bu sözlüğü satın almak için yeterlidir.
What do you want to buy?
- Ne satın almak istiyorsun?
Fadil wanted to take some sort of revenge against Layla.
- Fadıl, Leyla'ya karşı bir tür intikam almak istedi.
I will do whatever it takes to have my revenge.
- Ben intikam almak için ne gerekiyorsa yapacağım.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
It's healthy to breathe deeply.
- Derin nefes almak sağlıklıdır.
Tom struggled to breathe.
- Tom nefes almak için çabalıyordu.
Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir.
All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
They are saving their money for the purchase of a house.
- Bir evi satın almak için onlar paralarını tasarruf ediyorlar.
I would like to purchase some boots.
- Bazı botlar satın almak istiyorum.
It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
- Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
It's easier to ask for forgiveness than to get permission.
- Af istemek izin almaktan daha kolaydır.
The police had to retrieve the murder weapon to prove Dan's guilt.
- Polis Dan'ın suçunu kanıtlamak için cinayet silahını geri almak zorundaydı.
Since she doesn't want to put on any more weight, she doesn't eat cake.
- O daha fazla kilo almak istemediği için kek yemez.
Tom had to put on weight for the role.
- Tom rolü için kilo almak zoruna kaldı.
We have to take this problem into consideration.
- Bu sorunu göz önüne almak zorundayız.
It is very important to consider the cultural background of the family.
- Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.
I had to borrow money to purchase the car.
- Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
I had to borrow money to purchase the car.
- Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
The defence attorney did his best on behalf of Tom to secure his acquittal.
- Savunma avukatı onun beraatini güvenceye almak için Tom adına elinden geleni yaptı.
I don't want to handle it.
- Onu ele almak istemiyorum.
You'll have to handle it by yourself.
- Bunu tek başına ele almak zorunda kalacaksın.
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
- Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
I wouldn't want to take the chance.
- Bunu göze almak istemem.
I have to take the chance.
- Göze almak zorundayım.
I look forward to hearing from you soon.
- Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
I would appreciate hearing from you soon.
- Yakında senden haber almaktan müteşekkür olacağım.
Tom didn't want to put on weight.
- Tom kilo almak istemiyordu.
Tom had to put on weight for the role.
- Tom rolü için kilo almak zoruna kaldı.
Tom had to put on weight for the role.
- Tom rolü için kilo almak zoruna kaldı.
Tom didn't want to put on weight.
- Tom kilo almak istemiyordu.
Their job is to dust the furniture.
- Onların işi mobilyanın tozunu almaktır.
They want to take part in the Olympic Games.
- Olimpiyat Oyunları'nda yer almak istiyorlar.
Our company wants to take part in that research project.
- Şirketimiz o araştırma projesinde yer almak istiyor.
I don't want to be involved in this affair.
- Ben bu işin içinde yer almak istemiyorum.
Tom wants to borrow your car.
- Tom arabanı ödünç almak istiyorum.
One way to get money was to borrow it.
- Para almanın bir yolu onu ödünç almaktı.
Do you want to grab something to eat?
- Yiyecek bir şey almak ister misin?
Do you want to go grab some lunch?
- Biraz öğle yemeği almaya gitmek ister misin?
It is time to address this problem - Bu problemi ele alma zamanı geld.
Allı dağlar yücedir.