Tom daha uzun izinli değil.
- That's no longer allowed.
Özür dilerim, o bilgiyi size vermeye izinli değilim.
- I'm sorry, I'm not allowed to give you that information.
Bunu yapmasına izin verilen tek kişi ben değildim.
- I wasn't the only one who was allowed to do that.
Bu Tom'a vermene izin verilen son hediye.
- That's the last gift you are allowed to give to Tom.
Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
- After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.
- No ambiguities are allowed in a contract.
The problem is that they didn't allow for the extra centimetre of overlap. So it didn't fit correctly.