Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
- Tom stepped aside to allow Mary to pass.
Çocuğun yaşı nedeniyle izin vermek zorundasın.
- You have to allow for the boy's age.
Babam benim köpek bakmama izin vermez.
- My father won't allow me to keep a dog.
Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
- You are not allowed to violate the rules.
Bu Tom'a vermene izin verilen son hediye.
- That's the last gift you are allowed to give to Tom.
Bunu yapmasına izin verilen tek kişi ben değildim.
- I wasn't the only one who was allowed to do that.
Çocuğun yaşı nedeniyle izin vermek zorundasın.
- You have to allow for the boy's age.
Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
- Tom stepped aside to allow Mary to pass.
To allow a sum for leakage.
He was allowed about three hundred pounds a year. — Thomas Babington Macaulay.
I allow, with Mrs. Grundy and most moralists, that Miss Newcome's conduct . . . was highly reprehensible. — William Makepeace Thackeray.