Onun hakkında türlü türlü söylentiler yayılıyordu.
- All sorts of rumors were floating around about her.
Her tür tabloyu severim.
- I like all sorts of paintings.
Onun yokluğu her türlü söylentiye yol açtı.
- His absence gave birth to all sorts of rumors.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
Tom her çeşit şeyi oldukça iyi yapabilir.
- Tom can do all sorts of things quite well.
... You'll find all sorts of elements that can only be made in a supernova. ...
... run into all sorts of issues. ...