Bunlar her yerde satılıyor.
- These are on sale everywhere.
O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.
- She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such.
Her tarafta insanlar var.
- We have people everywhere.
Her tarafta insanlar var.
- We have people everywhere.
Her tarafım kaşınıyor.
- I feel itchy everywhere.
Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
- You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
Bunlar her yerde satılıyor.
- These are on sale everywhere.
Polis her yere baktı ve Tom'la ilgili herhangi bir iz bulamadı.
- The police looked everywhere and couldn't find any trace of Tom.
Her yere baktım fakat Tom'u bulamadım.
- I looked everywhere, but I couldn't find Tom.
Dedikoduyu tüm kasabaya yaydı.
- She spread the gossip all over the town.
Şubelerimiz tüm ülke çapında uzanır.
- Our branches extend all over the country.
Bütün dünyada barış vardı.
- There was peace all over the world.
Ticari şirketlerimiz bütün dünyada işlerini yaparlar.
- Our trading companies do business all over the world.
I hit it all over the map,” Anderson joked.
The Kip Hanrahan Band, which opened the concert, is after its own ambitious American-Latin fusion, with internationalist rhythms, introspective lyrics and musicians from all over the map.