alkışlanan

listen to the pronunciation of alkışlanan
التركية - الإنجليزية
acclaimed
Greatly praised or lauded, revered, highly respected

She's an acclaimed writer, her books are bestsellers before they are published.

Simple past tense and past participle of acclaim
publicly praised by a lot of people highly/widely/universally acclaimed
past of acclaim
{s} celebrated, widely recognized; well known (especially in one's field of expertise)
alkışla
gave applause
alkışla
{f} clap

They did not clap for us. - Onlar bizi alkışlamadılar.

Tom didn't clap after Mary's performance. - Tom Mary'nin gösterisinden sonra alkışlamadı.

alkışla
{f} acclaimed

The audience acclaimed the actors for their performance. - Seyirci, performansları için oyuncuları alkışladı.

The player was acclaimed by the fans. - Oyuncu fanatikleri tarafından alkışlandı.

alkışla
give applause
alkışla
given applause
alkışla
applaud

We applauded his honesty. - Biz onun dürüstlüğünü alkışladık.

We applauded the performer. - Biz oyuncuyu alkışladık.

alkışla
{f} acclaim

They acclaimed him emperor. - Onu alkışlarla imparator ilan ettiler

The audience acclaimed the actors for their performance. - Seyirci, performansları için oyuncuları alkışladı.

alkışla
clapping

Tom stopped clapping. - Tom alkışlamayı durdurdu.

The audience stopped clapping. - Seyirci alkışlamayı bıraktı.