alanında

listen to the pronunciation of alanında
التركية - الإنجليزية
(Hukuk) in the field of
on field
alan
area

He knows the area like the back of his hand. - O, alanı elininin arkası gibi bilir.

After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop. - Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.

alan
field

Hundreds of fields were submerged in the flood. - Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.

Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource. - Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.

alan
range

Tom has a wide range of interests. - Tom'un geniş bir ilgi alanı var.

His research spans a wide range of fields. - Onun araştırması geniş bir alanı kapsar.

alan
space

Tom parked in one of the empty spaces in front of the library. - Tom kütüphanenin önündeki boş alanlardan birine parketti.

Get Unlimited Space Now! - Sınırsız Alana Sahip Ol Şimdi!

alan
domain

It's time for you to renew your domain name. - Alan adınızı yenilemenizin zamanı.

An ICANN domain signifies an IP address to a DNS server. - Bir ICANN alan bir DNS sunucusuna bir IP adresi belirtir.

alan
pitch

This area is as big as a football pitch. - Bu alan, bir futbol sahası kadar büyük.

alan
{i} region

Sunspots are regions of the Sun where the solar magnetic field is very strong. - Güneş lekeleri güneş manyetik alanının çok güçlü olduğu Güneş bölgeleridir.

Agriculture is developed in the most fertile lands of the region. - Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.

alan
arena
alan
territory

You're stepping into dangerous territory. - Tehlikeli alana adım atıyorsun.

alan
recipient
alan
scope
alan
sphere

The lack of a public sphere in Europe is being felt more and more keenly. - Avrupa'da kamusal alanın yokluğu artan bir şiddetle hissediliyor.

He wanted to enlarge his sphere of influence. - O, etki yaptığı alanı büyütmek istedi.

alan
lot

We have a lot of traffic in this area. - Bu alanda çok trafiğimiz var.

I visited a lot of different areas in England. - İngiltere'de birçok farklı alanları ziyaret ettim.

alan
receiver
alan
(İnşaat) building site

I work on a building site. - Ben bir inşaat alanında çalışıyorum.

A bomb from the time of World War II has exploded at a building site in Germany, killing at least one person. - Almanya'da bir inşaat alanında II. Dünya savaşı zamanından bir bomba patladı, en azından bir kişi öldü.

alan
glade
alan
line

The playground is divided into three areas by white lines. - Oyun alanı, beyaz çizgiler tarafından üçe bölünmüş.

alan
(Ticaret) district
alan
(Kısaltma) terr

I'm Alan Tate, Terry Tate's son. - Ben Alan Tate, Terry Tate'nin oğlu.

You're stepping into dangerous territory. - Tehlikeli alana adım atıyorsun.

alan
circus
alan
bay
alan
course

The magnets, of course, have a magnetic field around them. - Mıknatısların, tabii ki, etrafında bir manyetik alanı vardır.

alan
stretch
alan
compartment
alan
continent

America is a continent of immigration. - Amerika göç alan bir kıtadır.

alan
(Havacılık) aerodrome
alan
buyer
alan
clearing
alan
(Askeri) pocket
alan
zone

You need to get out of your comfort zone. - Konfor alanından çıkman gerekiyor.

You must not park your car in a no parking zone. - Arabanı park alanı olmayan bir yere park etmemelisin.

alan
surface
alan
(Ticaret) square

The room's area is two and half square meters. - Odanın alanı iki buçuk metre karedir.

Hundreds of people came out into the square. - Yüzlerce insan alana çıktı.

alan
(Bilgisayar) receivedby
alan
airfield
alan
(Bilgisayar) received by
alan
place

Do not smoke in public places. - Kamusal alanda sigara içme.

I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research. - AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.

yetki alanında
within one's province
alan
extent
alan
ambit

Girls are more ambitious academically than boys. - Kızlar akademik alanda oğlanlardan daha hırslıdır.

alan
realm

Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office. - Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.

alan
plaza
alan
susceptive
alan
compass

Many people are experiencing compassion fatigue because of the constant tragedies being reported in the news. - Haberlerde sürekli yer alan trajik olaylar yüzünden birçok insan şefkat yorgunluğu çekiyor.

alan
land

Philae's landing site was named Agilkia. - Philae'nin iniş alanına Agilkia adı verildi.

Agriculture is developed in the most fertile lands of the region. - Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.

alan
{i} theatre
-nin yetki alanında
will be the competence of
Avrupa Bilimsel ve Teknik Araştırma Alanında İşbirliği
(Hukuk) European Cooperation in the Field of Scientific and Technical Research (COST)
alan
arena; parade ground
alan
area , field , space
alan
theater
alan
(electric, magnetic, static, gravitational, optical) field
alan
theatre [Brit.]
alan
glade, forest meadow
alan
yard

It's rare to find big yards in Japan. - Japonya'da büyük alanlar bulmak nadirdir.

alan
(Hukuk) (mülkiyet) private place
alan
open place, open field
alan
field (of knowledge or activity)
alan
reach

We had better hurry or we'll be caught in the storm before we reach the camping site. - Acele etsek iyi olur yoksa biz kamp alanına ulaşmadan önce fırtınaya yakalanırız.

When they had reached the common where the geese fed, she sat down and unloosed her hair, which was of pure gold. - Onlar kazların beslendiği alana ulaştığında, o oturdu ve saf altın rengi olan saçını açtı.

alan
tract
alan
(open) space, area; field; field, pitch" " saha; airfield; clearing" " kayran; domain, sphere, field
alan
maidan
alan
(Hukuk) area, scope, sphere
alan
purview

That is outside my purview. - O benim yetki alanımın içinde değil.

alan
ground
alan
esplanade
alan
area (region)
bilgi işlem alanında işbirliği
(Hukuk) cooperation in the field of data processing
bilimsel ve teknolojik araştırma alanında Avrupa işbirliği
(Hukuk) European cooperation on scientific and technical research (COST)
hizmet alanında yapılan ticaret
(Hukuk) trade in services
kamp alanında duş var mı
Are there showers on site
kamp alanında elektrik prizi var mı
Are there electrical outlets on site
kamp alanında yemek pişirme tesisleri var mı
Are there cooking facilities on site
kamp alanında çamaşırhane var mı
Are there laundry facilities on site
kamp alanında çöp bidonu var mı
Are there trash cans on site
vergilendirme alanında
(Hukuk) on the field of direct taxation
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف alanında في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Alan
A male given name

I could pose as an artist all right; so I took the studio. Also the name of Alan Beverley. My own is Bill Bates. I had often wondered what it would feel like to be called by some name like Alan Beverley or Cyril Trevelyan.

Alan
Memeber of a group of Sarmatian tribes, nomadic pastoralists of the 1st millennium AD who spoke an Eastern Iranian language derived from Scytho-Sarmatian and which in turn evolved into modern Ossetian
Alan
{i} male first name
Alan
given name, male
Alan
Arthur Chester Alan Ayckbourn Sir Alan Bennett Alan Dershowitz Alan Morton Greenspan Alan Hazeltine Louis Alan Heeger Alan J. Hovhaness Alan Alan Hovhaness Chakmakjian Alan Hovaness Hulse Russell Alan Kay Alan Lerner Alan Jay MacDiarmid Alan G. Gregory Alan Maddux Mamet David Alan Meier Richard Alan Milne Alan Alexander Page Alan Cedric Paton Alan Stewart Shepard Alan Bartlett Jr. Sillitoe Alan Turing Alan Mathison Jerome Alan West Alanbrooke of Brookeborough Alan Francis Brooke 1st Viscount
alan
A wolfhound
التركية - التركية

تعريف alanında في التركية التركية القاموس.

alan
Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha
alan
Orman içinde düz ve ağaçsız yer, düzlük, kayran
alan
Yarışmaların, karşılaşmaların ve oyunların yapıldığı yer, saha
ALAN
(Osmanlı Dönemi) Orman içinde açıklık, meydan
Alan
(Osmanlı Dönemi) MÜCRİF
Alan
saha
Alan
(Osmanlı Dönemi) SALİB
alan
Bir konu veya çalışma çevresi
alan
İçinde birtakım kuvvet çizgilerinin yayılmış bulunduğu var sayılan uzay parçası
alan
Bir alıcı merceğinin net bir görüntü sağlayabildiği derinlik ve genişliğin bütünü
alan
Yüz ölçümü
alan
Eski Roma'da açık hava gösterisi yapılan geniş yer
alan
Orman içinde düz ve ağaçsız yer, düzlük
alan
Bir çalışma çevresi: "Sanat kapalı bir alan değildir; sanat eseri herkes için, bütün toplum için yaratılır."- N. Ataç
alan
Psikolog Kurt Lewin tarafından geliştirilen, insan davranışlarına ilişkin kavramsal bir model
alanında
المفضلات