alanı

listen to the pronunciation of alanı
التركية - الإنجليزية
space of
alan
area

After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop. - Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.

Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages. - Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.

alan
field

Nobody is equal to this young woman in the field of music. - Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.

Hundreds of fields were submerged in the flood. - Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.

alanı geniş
wide field of
alçak basınç alanı
low pressure area, depression
alan
range

His research spans a wide range of fields. - Onun araştırması geniş bir alanı kapsar.

Tom has a wide range of interests. - Tom'un geniş bir ilgi alanı var.

alan
space

Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses. - Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.

Tom parked in one of the empty spaces in front of the library. - Tom kütüphanenin önündeki boş alanlardan birine parketti.

alan
domain

It's time for you to renew your domain name. - Alan adınızı yenilemenizin zamanı.

I can't figure out how to register a new domain name. - Yeni bir alan adına nasıl kaydolacağımı anlayamıyorum.

alan
pitch

This area is as big as a football pitch. - Bu alan, bir futbol sahası kadar büyük.

alan
{i} region

Agriculture is developed in the most fertile lands of the region. - Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.

Sunspots are regions of the Sun where the solar magnetic field is very strong. - Güneş lekeleri güneş manyetik alanının çok güçlü olduğu Güneş bölgeleridir.

bilgi alanı
field
oyun alanı
playground
uzmanlık alanı
province
alan
arena
alan
territory

You're stepping into dangerous territory. - Tehlikeli alana adım atıyorsun.

alan
recipient
alan
scope
atış alanı
range
etki alanı
orbit
faaliyet alanı
scene
görüş alanı dışındaki
out of sight
pazar alanı
(Ticaret) market place
piknik alanı
picnic site
uzmanlık alanı
profession

I think that's an interesting profession. - Bence bu enteresan bir uzmanlık alanı.

alan
sphere

The lack of a public sphere in Europe is being felt more and more keenly. - Avrupa'da kamusal alanın yokluğu artan bir şiddetle hissediliyor.

In the sphere of thought, absurdity and perversity remain the masters of the world, and their dominion is suspended only for brief periods. - Düşünce alanında, saçmalık ve sapkınlık dünyanın ustaları olarak kalır, ve onların hakimiyeti ancak kısa süreler için askıya alınır.

etki alanı
incidence
adres alanı
(Bilgisayar) address field
aktarma alanı
(Bilgisayar) transit area
alan
lot

I saw Tom in the parking lot. - Tom'u park alanında gördüm.

We have a lot of traffic in this area. - Bu alanda çok trafiğimiz var.

alan
receiver
alan
(İnşaat) building site

I work on a building site. - Ben bir inşaat alanında çalışıyorum.

A bomb from the time of World War II has exploded at a building site in Germany, killing at least one person. - Almanya'da bir inşaat alanında II. Dünya savaşı zamanından bir bomba patladı, en azından bir kişi öldü.

alan
glade
alan
line

The playground is divided into three areas by white lines. - Oyun alanı, beyaz çizgiler tarafından üçe bölünmüş.

alan
(Ticaret) district
alan
(Kısaltma) terr

Situated on hilly terrain, the cathedral can be seen from a long distance. - Tepelik arazide yer alan katedral uzun bir mesafeden görülebilir.

I'm Alan Tate, Terry Tate's son. - Ben Alan Tate, Terry Tate'nin oğlu.

alan
circus
alan
bay
alan
course

The magnets, of course, have a magnetic field around them. - Mıknatısların, tabii ki, etrafında bir manyetik alanı vardır.

alan
stretch
alan
compartment
alan
continent

America is a continent of immigration. - Amerika göç alan bir kıtadır.

alan
(Havacılık) aerodrome
alan
buyer
alan
clearing
alan
(Askeri) pocket
alan
zone

Parts of the city looked like a disaster zone following the storm. - Fırtınadan sonra şehrin bazı kısımları afet alanı gibiydi.

You must not park your car in a no parking zone. - Arabanı park alanı olmayan bir yere park etmemelisin.

alan
surface
alan
(Ticaret) square

Hundreds of people came out into the square. - Yüzlerce insan alana çıktı.

The room's area is two and half square meters. - Odanın alanı iki buçuk metre karedir.

alan
(Bilgisayar) receivedby
alan
airfield
alan
(Bilgisayar) received by
alan
place

You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels. - Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.

Who was in second place? - İkici sırada yer alan kimdi?

anahtar alanı
(Bilgisayar) key field
anlam alanı
(Dilbilim) semantic field
arama alanı
(Bilgisayar) lookup field
beslenme alanı
(Denizbilim) feeding ground
bilgi alanı
domain
bilgi alanı
(Askeri) data field
check-in alanı
(Havacılık) check-in area
deneme alanı
testing ground
deneme alanı
(Bilgisayar) test area
denetim alanı
audit sphere
depolama alanı
(Bilgisayar) store
disk alanı
(Havacılık) disc area
ekran alanı
(Bilgisayar) display field
erek alanı
destination field
etki alanı
impact area
etki alanı
scope
etki alanı
(Denizbilim) action radius
etkinlik alanı
domain
faaliyet alanı
(Ticaret) segment
faaliyet alanı
(Politika, Siyaset) area
faaliyet alanı
area of activity
faaliyet alanı
(Ticaret) business segment
faaliyet alanı
(Ticaret) activity-area
filtre alanı
(İnşaat,Teknik) filter area
futbol alanı
football ground
futbol alanı
football field
golf alanı
golf course
golf alanı
golf links
golf egzersiz alanı
(Spor) driving range
grafik alanı
(Bilgisayar) chart area
grafik alanı
(Bilgisayar) chartspace
gümrük alanı
(Ticaret) customs area
hız alanı
velocity field
ilgi alanı
area of interests
ilgi alanı
field of interest
ilgi alanı
province
ilgi alanı
area of interest
ilgi alanı bilgisi
domain knowledge
kamu alanı
public domain
kavram alanı
(Dilbilim) conceptual field
kimden alanı
(Bilgisayar) from field
kıyı alanı
(Askeri) coastal area
liman alanı
(Askeri) port area
numune alanı
(Tıp) sampling site
orman alanı
forest land
oturum açma alanı
(Bilgisayar) log on to
oturum açma etki alanı
(Bilgisayar) logon domain
oturum etki alanı
(Bilgisayar) logon domain
oyun alanı
(Spor) game zone
oyun alanı
(Spor) diamond
oyun alanı
playfield
park alanı
parking
planlama alanı
(Çevre) planning area
reklam alanı
(Bilgisayar) advertisement area
sahil alanı
(Coğrafya) coastal area
savaş alanı
field

The wounded soldiers were left in the field. - Yaralı askerler savaş alanında bırakıldı.

sayfa alanı
(Bilgisayar) page field
sayfa alanı
(Bilgisayar) page area
sergi alanı
exhibition space
servis alanı
(Otomotiv) service park
taban alanı
floor space
taban alanı
(Madencilik) base area
tampon alanı
(Bilgisayar,Teknik) buffer pool
tarih alanı
(Bilgisayar) datefield
tarih alanı
(Bilgisayar) date area
terminal alanı
(Bilgisayar,Teknik) terminal area
turizm alanı
(Turizm) tourism area
uygulama alanı
application area
uygulama alanı
(Askeri) area of application
veri alanı
(Bilgisayar) data field
web alanı
web space
yetersiz disk alanı
(Bilgisayar) insufficient disk space
yetersiz disk alanı
(Bilgisayar) not enough disk space
yetersiz disk alanı
(Bilgisayar) low disk space
yetki alanı
realm of authority
yetki alanı
(Kanun) area of jurisdiction
yuva alanı
nesting area
yönetim alanı
(Askeri) management domain
çevre alanı
(Aydınlatma) surround
üretim alanı
production area
alan
extent
alan
ambit

Girls are more ambitious academically than boys. - Kızlar akademik alanda oğlanlardan daha hırslıdır.

alan
realm

Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office. - Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.

alan
plaza
alan
susceptive
alan
compass

Many people are experiencing compassion fatigue because of the constant tragedies being reported in the news. - Haberlerde sürekli yer alan trajik olaylar yüzünden birçok insan şefkat yorgunluğu çekiyor.

alan
land

Agriculture is developed in the most fertile lands of the region. - Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.

Philae's landing site was named Agilkia. - Philae'nin iniş alanına Agilkia adı verildi.

çalışma alanı
field

Tom's field of study is law. - Tom'un çalışma alanı hukuktur.

That is not my field of work. - O benim çalışma alanım değil.

faaliyet alanı
scope
alan
{i} theatre
avrupa ekonomik alanı anlaşması
european economic area agreement
ceza alanı
(Spor) (Football) Penalty area
hava alanı
air space
iştigal alanı
Field of occupation, occupational field
kapsama alanı
Inclusion field
kapsama alanı
(Telekom) Coverage area
koruma alanı
Conservation area
kullanım alanı
area of usage

kullanım alanına göre türleri aşşağıdaki gibi değişmektedir.

kullanım alanı, uygulama alanı
area, application area
nüfuz alanı
influence zone
yarış alanı
venue
yaşam alanı
Habitat
alan
arena; parade ground
alan
area , field , space
alan
theater
alan
(electric, magnetic, static, gravitational, optical) field
alan
theatre [Brit.]
alan
glade, forest meadow
alan
yard

It's rare to find big yards in Japan. - Japonya'da büyük alanlar bulmak nadirdir.

alan
(Hukuk) (mülkiyet) private place
alan
open place, open field
alan
field (of knowledge or activity)
alan
reach

We had better hurry or we'll be caught in the storm before we reach the camping site. - Acele etsek iyi olur yoksa biz kamp alanına ulaşmadan önce fırtınaya yakalanırız.

When they had reached the common where the geese fed, she sat down and unloosed her hair, which was of pure gold. - Onlar kazların beslendiği alana ulaştığında, o oturdu ve saf altın rengi olan saçını açtı.

alan
tract
alan
(open) space, area; field; field, pitch" " saha; airfield; clearing" " kayran; domain, sphere, field
alan
maidan
alan
(Hukuk) area, scope, sphere
alan
purview

That is outside my purview. - O benim yetki alanımın içinde değil.

alan
ground
alan
esplanade
alan
area (region)
harekat alanı güvenlik işbirliği; harekat alanı destek komutanlığı
(Askeri) theater security cooperation; theater support command
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف alanı في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Alan
A male given name

I could pose as an artist all right; so I took the studio. Also the name of Alan Beverley. My own is Bill Bates. I had often wondered what it would feel like to be called by some name like Alan Beverley or Cyril Trevelyan.

Alan
Memeber of a group of Sarmatian tribes, nomadic pastoralists of the 1st millennium AD who spoke an Eastern Iranian language derived from Scytho-Sarmatian and which in turn evolved into modern Ossetian
Alan
{i} male first name
Alan
given name, male
Alan
Arthur Chester Alan Ayckbourn Sir Alan Bennett Alan Dershowitz Alan Morton Greenspan Alan Hazeltine Louis Alan Heeger Alan J. Hovhaness Alan Alan Hovhaness Chakmakjian Alan Hovaness Hulse Russell Alan Kay Alan Lerner Alan Jay MacDiarmid Alan G. Gregory Alan Maddux Mamet David Alan Meier Richard Alan Milne Alan Alexander Page Alan Cedric Paton Alan Stewart Shepard Alan Bartlett Jr. Sillitoe Alan Turing Alan Mathison Jerome Alan West Alanbrooke of Brookeborough Alan Francis Brooke 1st Viscount
alan
A wolfhound
التركية - التركية

تعريف alanı في التركية التركية القاموس.

alan
Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha
alan
Orman içinde düz ve ağaçsız yer, düzlük, kayran
piknik alanı
Piknik yapmaya elverişli geniş ve yeşil alan
alan
Yarışmaların, karşılaşmaların ve oyunların yapıldığı yer, saha
kamu alanı
Public arena
kapsama alanı
Kapsama alanı, bir mobil ağ sisteminde baz istasyonları tarafından yayın yapılan alandır. Sadece bu alanın içinde hizmetlerden yararlanılabilir
ALAN
(Osmanlı Dönemi) Orman içinde açıklık, meydan
Alan
(Osmanlı Dönemi) MÜCRİF
Alan
saha
Alan
(Osmanlı Dönemi) SALİB
alan
Bir konu veya çalışma çevresi
alan
İçinde birtakım kuvvet çizgilerinin yayılmış bulunduğu var sayılan uzay parçası
alan
Bir alıcı merceğinin net bir görüntü sağlayabildiği derinlik ve genişliğin bütünü
alan
Yüz ölçümü
alan
Eski Roma'da açık hava gösterisi yapılan geniş yer
alan
Orman içinde düz ve ağaçsız yer, düzlük
alan
Bir çalışma çevresi: "Sanat kapalı bir alan değildir; sanat eseri herkes için, bütün toplum için yaratılır."- N. Ataç
alan
Psikolog Kurt Lewin tarafından geliştirilen, insan davranışlarına ilişkin kavramsal bir model
alanı
المفضلات