alakalı

listen to the pronunciation of alakalı
التركية - الإنجليزية
pertinent
relevant

Comments must be relevant to the topic. - Yorumlar konuyla alakalı olmalıdır.

From a theoretical point of view, Peterson's argument is directly relevant to our discussion. - Teorik bir bakış açısından, Peterson'un tartışması bizim tartışmayla doğrudan alakalıdır.

(an) interested party; person directly concerned
interested, concerned, involved; related
interested; concerned
(someone) who has a share in or a concern with a business or project, interested
connected to the current subject
related

Those two things aren't related. - Bu iki şey alakalı değil.

The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira. - Eski İtalyan para birimi liretti ve sembolü ₤ idi. Liret Türk lirasıyla alâkalı değildir.

concerned
involved
germane
germane
alâka
interest
alâka
bearing
alâka
{i} connection
alaka
connection
alâka
{i} relationship
alaka
relationship
alâka
{i} concern
alâka
respect
alâka
relevance

This has no relevance to my background. - Bunun benim arka planımla alakası yok.

I don't see the relevance. - Ben alakayı görmüyorum.

alâka
relation
alâka
relevancy
alaka
liking
alaka
affinity
alaka
connexion
alaka
affection
birbiriyle alakalı
interrelated
alaka
connection, tie, relationship
alaka
interest, concern; connection, relation; attachment, affection
alaka
law lien, claim
alaka
closeness
alaka
interest, concern
alaka
romantic inclination (towards someone), romantic feeling (for someone)
alaka
dealings
alaka
relevant

From a theoretical point of view, Peterson's argument is directly relevant to our discussion. - Teorik bir bakış açısından, Peterson'un tartışması bizim tartışmayla doğrudan alakalıdır.

Comments must be relevant to the topic. - Yorumlar konuyla alakalı olmalıdır.

alâka
attachment
alâka
liking
alâka
affinity
birbiriyle alakalı olmak
interrelate
التركية - التركية
İlgili

Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir. - Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.

(Osmanlı Dönemi) ZİMMET
ALAKA
(Osmanlı Dönemi) Kan pıhtısı. Uyuşuk kan
ALÂKA
(Osmanlı Dönemi) Edb: Bir kelimenin hakiki mânâsından mecâzi mânâsına nakledilmesinin sebebidir. (Temiz ahlâklı, güzel huylu kimselere melek denildiği gibi.)
ALÂKA
(Osmanlı Dönemi) İlişik, rabıta, merbutiyet
ALÂKA
(Osmanlı Dönemi) Gönül bağlama, sevgi, münasebet, taalluk, irtibat, mâlikiyet. Tasarruf. Müdâhale hakkı. Hisse
Alaka
ilgi

Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır. - Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır.

Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir. - Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.

Alâka
(Osmanlı Dönemi) SEBEB
alaka
(Osmanlı Dönemi) asılıp tutunan şey, bebeğin anne karnındaki 40-50'inci günleri arasındaki devreye denir
alaka
İlgi

Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir. - Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.

Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır. - Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır.

alaka
Gönül bağı
alâka
(Osmanlı Dönemi) bağlılık, bağ, ilişki
alakalı
المفضلات