alımsız

listen to the pronunciation of alımsız
التركية - الإنجليزية
unattractive
plain
alım
purchase

I paid for the purchase in cash. - Alım için peşin ödedim.

Online purchases have increased fifteen percent over last year. - Çevrim içi alımlar son bir yılda yüzde on beş arttı.

alım
(Tıp) uptake
alım
volume
alım
purchased
alım
glamour
alım
capacity
alım
intake

Tom's doctor advised him to cut down on his sugar intake. - Tom'un doktoru ona şeker alımını azaltmasını tavsiye etti.

After his heart attack, Jim had to cut down on his sugar intake. - Jim kalp krizinden sonra, şeker alımını kesmek zorunda kaldı.

alım
(Ticaret) buy

An investors' group is attempting a leveraged buy-out of the firm. - Bir yatırımcı grup firmanın kaldıraçlı satın alımını deniyor.

alım
procurement
alım
enticement
alım
a single act of taking
alım
something which has been purchased
alım
act of buying
alım
purchase, buying; charm, glamour, glamor; capacity, volume; intake
alım
purchase, buying
alım
act of purchasing
alım
charm

I think she is charming and attractive. - Sanırım o, alımlı ve çekici.

التركية - التركية
Alımı olmayan, cazibesiz
Alım
(Hukuk) MÜBAYAA
alım
Gözü, gönlü çeken durum, cazibe
alım
Alma işi
alım
Gözü, gönlü çeken durum, cazibe: "O ne eda, o ne alım, o ne çalım."- H. R. Gürpınar
alım
Kurum, çalım, gurur
alım
Genişlik
alımsız
المفضلات