I'm not accustomed to such treatment.
- Böyle bir davranışa alışık değilim.
He was not accustomed to sleeping alone.
- Yalnız yatmaya alışık değildi.
Soldiers are used to danger.
- Askerler tehlikeye alışıktırlar.
Tom isn't used to walking barefooted.
- Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
I'm not used to making speeches in public.
- Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
I'm not used to this heat.
- Bu ısıya alışık değilim.