He was not accustomed to sleeping alone.
- Yalnız yatmaya alışık değildi.
My mother is not accustomed to hard work.
- Annem zor işe alışık değildir.
I'm not used to making speeches in public.
- Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
Tom isn't used to walking barefooted.
- Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
I'm not used to making speeches in public.
- Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
Soldiers are used to danger.
- Askerler tehlikeye alışıktırlar.