ahlaksız

listen to the pronunciation of ahlaksız
التركية - الإنجليزية
characterless
corrupt
immoral

I think Tom is immoral. - Tom'un ahlaksız olduğunu düşünüyorum.

libertine
vicious

Mary spread vicious rumors about Kate. - Mary Kate hakkında ahlaksız söylentiler yaydı.

unclean
(Konuşma Dili) rude, lowbred, churlish
depraved; frail
rep
unregenerate
immoral, unscrupulous, unsavory, dissolute, unprincipled, depraved, debauched, corrupt; debauchee
wanton
reprobate
(Konuşma Dili) dishonest, shifty, slippery
debauched
uncleanly
ill
low down
dissolute
impure
unmoral
disorderly

I may be drunk, but I'm not disorderly. - Ben sarhoş olabilirim ama ahlaksız değilim.

mean

His pride wouldn't allow him to do such a mean thing. - Gururu böylesine ahlaksız bir şey yapmasına izin vermezdi.

rascally
unprincipled
rascal
profligate
unscrupulous
{s} abandoned
{s} wicked
{s} purple
worthless
(Kanun) indecent
unsavoury
lickerish
low-down
loose
smutty
improper
bad
licentious
outrageous
nasty
depraved

Sami became more depraved. - Sami daha ahlaksız hale geldi.

abandoned
of loose morals
vice-ridden
fescennine
amoral
{s} frail
naughty
{s} depraved

Sami became more depraved. - Sami daha ahlaksız hale geldi.

rakish
{s} dirty
lowdown
ahlak
morals

The morals of our politicians have been corrupted. - Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.

When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something. - Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.

ahlâk
{i} morals

When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something. - Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.

He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas. - O, ayartıcı ahlakla ve tehlikeli fikirleri yaymakla suçlandı.

ahlaksız kadın
Jezebel
ahlaksız kimse
cad
ahlaksız tip
a bad hat
ahlak
morale
ahlâk
{i} ethics

It was a question of ethics. - Bu bir ahlak sorunuydu.

Her ethics are flexible. - Onun ahlak kuralları esnektir.

ahlak
manners

Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents. - Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.

ahlak
principles

The patriot sticks to his moral principles. - Vatansever, ahlaki ilkelerine bağlı kalır.

ahlak
ethics

Since when do you care about ethics? - Ne zamandan beri ahlak kurallarını önemsiyorsun?

It was a question of ethics. - Bu bir ahlak sorunuydu.

ahlâk
morality

If religion were synonymous with morality, Brazil would be the most uncorrupted country in the world. - Din, ahlak ile eş anlamlı olsa, Brezilya dünyada en bozulmamış ülke olur.

Her morality is flexible. - Onun ahlakı esnektir.

ahlâk
ethic

Since when do you care about ethics? - Ne zamandan beri ahlak kurallarını önemsiyorsun?

Work ethics are different in each culture. - İş ahlakı her toplumda farklıdır.

ahlak
moral standing
ahlak
morals, ethics; manners, conduct
ahlak
standards of conduct as what is right or wrong; ethics
ahlak
morals, moral principles, moral teachings, ethic, morality; ethics: meslek ahlakı professional ethics
ahlak
morals, moral practices; morality
ahlak
moral

Is eating meat morally wrong? - Et yeme ahlaken yanlış mıdır?

The pastor's sermons may bore you, but they are morally edifying. - Papazın vaazları seni sıkabilir fakat onlar ahlaken iyi örnektir.

ahlâk
character
التركية - التركية
Dürüst davranmayan, kötü huylu, terbiyesiz: "O ahlaksız insanların arasında bu çocuk nasıl rahat eder."- P. Safa
Dürüst davranmayan, kötü huylu, terbiyesiz
Ahlak kurallarına uymayan
Ahlâk
(Osmanlı Dönemi) MERİN
AHLAK
(Osmanlı Dönemi) (Hulk.C.) Huy, tabiat. İnsanın davranış tarzı, tutum ve tavrı, bir cemiyette makbul ve iyi sayılan davranış kuralları. Bu kural ve kaideleri inceliyen ilim. Ahlâkın kaynağı ve mahiyetini inceliyen felsefe.Filozoflar hangi hareketlerin iyi, hangilerinin kötü olduğu ve insanın neden ahlâk kaidelerine uyması gerektiği konusunda ortak bir fikre varamadılar. Kimi menfaati, kimi saadeti, kimi de vazifeyi ahlâkın temeli saydı. İslâm ahlâkı ise ahlâkın temeli Allah'ın emrine uygunluğu ve gaye olarak da Allah rızas
Ahlak
etik
Ahlâk
(Osmanlı Dönemi) ŞEMAYİL
Ahlâk
(Osmanlı Dönemi) ŞEMAL
Ahlâk
aktöre
ahlak
İyi nitelikler, güzel huylar
ahlak
Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları: "Ahlak düzelmeden hiçbir şey düzelmez."- Ç. Altan. İyi nitelikler, güzel huylar: "Bu şoförler hepinizin ahlakını bozdu."- M. Ş. Esendal
ahlak
Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kuralları
ahlak
Başka insanların davranışlarını olumlu yada olumsuz biçimde yargılamakta kullanılan ölçütler bütünü
ahlaksız
المفضلات