ahlakçı

listen to the pronunciation of ahlakçı
التركية - الإنجليزية
one who follows principles of morality
person who preaches morality
moralist, thinker or writer concerned with moral principles
teacher of ethics
one who follows principles of morality; person who preaches morality
moralist
{i} moralist
ahlak
morals

Her morals are flexible. - Onun ahlakı esnektir.

Public morals have been corrupted in this town. - Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.

ahlâk
{i} morals

Public morals have been corrupted in this town. - Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.

Her morals are flexible. - Onun ahlakı esnektir.

ahlak
morale
ahlâk
{i} ethics

It was a question of ethics. - Bu bir ahlak sorunuydu.

Her ethics are flexible. - Onun ahlak kuralları esnektir.

ahlak
manners

Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents. - Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.

ahlak
principles

The patriot sticks to his moral principles. - Vatansever, ahlaki ilkelerine bağlı kalır.

ahlak
ethics

Her ethics are flexible. - Onun ahlak kuralları esnektir.

Work ethics are different in each culture. - İş ahlakı her toplumda farklıdır.

ahlâk
morality

If religion were synonymous with morality, Brazil would be the most uncorrupted country in the world. - Din, ahlak ile eş anlamlı olsa, Brezilya dünyada en bozulmamış ülke olur.

Compassion is the basis of all morality. - Merhamet tüm ahlakın temelini oluşturmaktadır.

ahlâk
ethic

Work ethics are different in each culture. - İş ahlakı her toplumda farklıdır.

Every day, you show up late. That really says a lot about your work ethic, Tom. - Her gün geç geliyorsun. Bu senin iş ahlakını gerçekten çok iyi yansıtıyor Tom.

ahlak
moral standing
ahlak
morals, ethics; manners, conduct
ahlak
standards of conduct as what is right or wrong; ethics
ahlak
morals, moral principles, moral teachings, ethic, morality; ethics: meslek ahlakı professional ethics
ahlak
morals, moral practices; morality
ahlak
moral

Is it morally wrong to eat meat? - Et yemek ahlaki olarak yanlış mıdır?

The pastor's sermons may bore you, but they are morally edifying. - Papazın vaazları seni sıkabilir fakat onlar ahlaken iyi örnektir.

ahlâk
character
التركية - التركية
Her şeyi ahlâk açısından değerlendiren kimse
Ahlâk konularını inceleyen filozof veya bu konularla uğraşan kimse
Ahlâk
(Osmanlı Dönemi) MERİN
AHLAK
(Osmanlı Dönemi) (Hulk.C.) Huy, tabiat. İnsanın davranış tarzı, tutum ve tavrı, bir cemiyette makbul ve iyi sayılan davranış kuralları. Bu kural ve kaideleri inceliyen ilim. Ahlâkın kaynağı ve mahiyetini inceliyen felsefe.Filozoflar hangi hareketlerin iyi, hangilerinin kötü olduğu ve insanın neden ahlâk kaidelerine uyması gerektiği konusunda ortak bir fikre varamadılar. Kimi menfaati, kimi saadeti, kimi de vazifeyi ahlâkın temeli saydı. İslâm ahlâkı ise ahlâkın temeli Allah'ın emrine uygunluğu ve gaye olarak da Allah rızas
Ahlak
etik
Ahlâk
(Osmanlı Dönemi) ŞEMAYİL
Ahlâk
(Osmanlı Dönemi) ŞEMAL
Ahlâk
aktöre
ahlak
İyi nitelikler, güzel huylar
ahlak
Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları: "Ahlak düzelmeden hiçbir şey düzelmez."- Ç. Altan. İyi nitelikler, güzel huylar: "Bu şoförler hepinizin ahlakını bozdu."- M. Ş. Esendal
ahlak
Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kuralları
ahlak
Başka insanların davranışlarını olumlu yada olumsuz biçimde yargılamakta kullanılan ölçütler bütünü
ahlakçı
المفضلات