agreement; voluntary acceptance of the wish of another

listen to the pronunciation of agreement; voluntary acceptance of the wish of another
الإنجليزية - التركية

تعريف agreement; voluntary acceptance of the wish of another في الإنجليزية التركية القاموس.

consent
{f} kabul etmek
consent
{f} izin vermek
consent
müsaade
consent
rızası olmak
consent
(Askeri) onaylama

Babam yurt dışına gitmemi onaylamadı. - My father consented to my going abroad.

consent
(Osmanlıca) mütalaa
consent
izin

İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim. - If I'd known that it would come to this, I would have never consented.

Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek. - His mother will not consent to his going there alone.

consent
rıza

Tom ile Meryem, anne-babalarının rızası olmadan evlendiler. - Tom and Mary got married without their parents' consent.

Sessizlik rıza verir. - Silence gives consent.

consent
{f} izin ver

Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek. - His mother will not consent to his going there alone.

İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim. - If I'd known that it would come to this, I would have never consented.

consent
{f} razı olmak
consent
by common consent umumun rızaslSilence gives consent
consent
with one consent hep birden
consent
{i} rıza: They've finally given their consent. Nihayet rıza gösterdiler. How can we gain her consent? Onun rızasını nasıl alabiliriz? She can't
consent
oy birliği
consent
{f} razı ol

Sessizliğini razı olmasına yordum. - I interpreted his silence as consent.

Sonunda planımıza razı oldu. - He finally consented to our plan.

consent
Sükut ikrardan gelir

Sükût ikrardan gelir. - Silence implies consent.

consent
(isim) izin, rıza, uygun bulma
الإنجليزية - الإنجليزية
consent
agreement; voluntary acceptance of the wish of another
المفضلات