Uzun süredir seni görmedim.
- I haven't seen you for ages.
Eski arkadaşlarımdan biri uzun süredir ilk defa beni ziyaret etti.
- An old friend of mine dropped in on me for the first time in ages.
Bestenin bu bölümünün biraz gerçek beceriye ihtiyacı var.Bunun piyanoda nasıl çalınacağını öğrenmek uzun zamanımı aldı.
- This part of the tune needs some real skill. It took me ages to learn how to play it on the piano.
Son karşılaştığımızdan beri oldukça uzun zaman oldu.
- It's been quite ages since we last met.
Bir çocuk 13 ve 16 yaşları arasında hızla gelişir.
- A child develops rapidly between the ages of 13 and 16.
25 ve 54 yaşları arasındaki erkekler ve kadınlar en stresli yaşamlara sahiptir.
- Men and women between the ages of 25 and 54 have the most stressful lives.
Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
- Wisdom does not automatically come with age.
Dedem yaşından dolayı pek iyi duyamıyor.
- Because of his age, my grandfather doesn't hear well.
Bu bilgi çağıdır, ve bilgisayarlar günlük hayatımızda gittikçe önemli rol oynuyorlar.
- This is the age of information, and computers are playing an increasingly important role in our everyday life.
Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.
- We often hear it said that ours is essentially a tragic age.
Senelerce Tom'u görmedim.
- I haven't seen Tom in ages.
Uzun zamandır bunu bekliyoruz.
- We've been waiting for this for ages.
Uzun zamandır hiç yağmur yağmadı; Aslında, nisan ayının başından beri yağmadı.
- We've had no rain for ages; in fact, not since the beginning of April.
Tom her zaman bir kadına yaşını asla sormamayı bir kural olarak benimser.
- Tom always makes it a rule never to ask a woman her age.
Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir.
- If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
Nükleer enerjinin dönemi henüz bitmedi.
- The age of nuclear power is not yet over.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
Henry bu mart ayında rüştünü ispatlayacak.
- Henry will come of age this March.
O, geçen yıl yaşlılıktan öldü.
- He died last year of old age.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Çok uzun zamandır tavla oynamadım.
- I haven't played backgammon in ages.
Bunu çok uzun zamandır yapmadım.
- I haven't done this in ages.
Yaşlandığında güvenlik istiyorsan, şimdi biriktirmeye başla.
- If you want security in your old age, begin saving now.
Tom biraz yaşlanmadı.
- Tom hasn't aged one bit.
The surviving music of the High Middle Ages was primarily religious in nature.
Pek çok kişinin düşündüğünün aksine, Ortaçağ'da insanların çoğu dünyanın düz değil, küresel olduğuna inanıyordu.
- Contrary to what many people think, during the Middle Ages most people believed that the world was spherical, not flat.
Paris'teki Notre Dame Katedrali Ortaçağ'dan kalmadır.
- Notre Dame Cathedral in Paris dates from the Middle Ages.
Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir.
- If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
Yaşlanmaktan kaçamazsın.
- You can't run away from age.
Yaşlanmak iyi değildir ama alternatifi daha iyi değildir.
- Ageing isn't good, but the alternative is no better.
O reşit olmadan önce öldü.
- She died before coming of age.
Yes, DSL is a better, faster and less expensive way to access the Internet. Unfortunately, it's saddled with back-office systems that belong in the Dark Ages and politics that may require regulatory oversight.
Put yourself back in the dark ages, the time before the Internet took off–say, the 1970s–and ask: What was the environment for creativity then?.
She could see the town below her, nestled on top of a low hill, surrounded by a crenellated wall from the Middle Ages.
Money's a little tight right now, let's age our bills for a week or so.
Sometimes age just shows up all by itself.
He grew fat as he aged.
Grief ages us.
One his first assignments was to age the accounts receivable.
There are three ages living in her house.
It's been a long time since we last saw each other.
- It's been quite ages since we last met.
I haven't heard that joke in a long time.
- I haven't heard that joke in ages.
... are healthier at older ages. That’s the result of investment in education in youth. ...
... So if you look at the age groups 19 to 30 or 15 to 30, whatever the legal ages or illegal ...