agency in transmission from one person to another

listen to the pronunciation of agency in transmission from one person to another
الإنجليزية - التركية

تعريف agency in transmission from one person to another في الإنجليزية التركية القاموس.

hand
{f} uzatmak

Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum. - I intended to hand the paper to him, but I forgot to.

Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak. - All you have to do is to hand this book to him.

hand
{f} elle vermek, uzatmak: Please hand me that book. O kitabı bana uzatır mısınız?
hand
(isim) el, parti, yardım, pay, parmak, ustalık, yetenek, usta, kurt, ibre, akrep, yelkovan, taraf, demet, salkım, hevenk, alkış, evlilik sözü
hand
{i} taraf

Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik. - On the one hand we suffered a heavy loss, but on the other hand we learned a great deal from the experience.

Hastanenin sol tarafında bankayı göreceksin. - You'll see the bank on the left hand side of the hospital.

hand
{i} hevenk
hand
{i} usta

Onunla ustalıkla başa çıktın. - You handled that deftly.

Onunla çok ustaca başa çıktın. - You handled that very skillfully.

hand
{i} alkış

Tüm öğrenciler alkışladılar. - All the students clapped their hands.

Tom elleriyle heyecanla alkışladı. - Tom clapped his hands together excitedly.

hand
{i} salkım
hand
{i} parmak

Bir Yunan ile tokalaştığın zaman, parmaklarını say. - When you shake hands with a Greek, count your fingers.

Elim soğuktan o kadar uyuşmuş ki parmaklarımı hareket ettiremiyorum. - My hand is so numb with cold that I can't move my fingers.

hand
{i} parti
hand
{i} yetenek

Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır. - The amateur singer won first in the talent show hands down.

Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli. - That actor is both handsome and skillful.

hand
(Askeri) tayfadan biri
hand
(Askeri) tayfa
hand
yanında

O, eli cebinde kapının yanında duruyordu - He was standing by the gate with his hand in his pocket.

Onun yanında getirdiği çocuk çok yakışıklıydı. - The boy who she brought with her was very handsome.

hand
kontrol

İşler biraz kontrolden çıktı. - Things got a little out of hand.

Gürültülü cocuklar kontrolden cıkıyordu. - The group of noisy boys was getting out of hand.

hand
{i} evlilik sözü
hand
karar vermek hand in yetkili bir kimseye vermek
hand
{i} ırgat, rençper; işçi
hand
yardı

Bana yardım edebilir misin? - Can you give me a hand?

Yardım edebilir miyim? - Can I give you a hand?

hand
hand it to argo haklı olarak övmek
الإنجليزية - الإنجليزية
hand

to buy at second hand (when no longer in the producer’s hand, or when not new).

agency in transmission from one person to another

    الواصلة

    a·gen·cy in trans·mis·sion from one per·son to an·oth·er

    التركية النطق

    eycınsi în tränsmîşın fırm hwʌn pırsın tı ınʌdhır

    النطق

    /ˈāʤənsē ən transˈməsʜən fərm ˈhwən ˈpərsən tə əˈnəᴛʜər/ /ˈeɪʤənsiː ɪn trænsˈmɪʃən fɜrm ˈhwʌn ˈpɜrsən tə əˈnʌðɜr/
المفضلات