affliction; distress; grievance

listen to the pronunciation of affliction; distress; grievance
الإنجليزية - التركية

تعريف affliction; distress; grievance في الإنجليزية التركية القاموس.

pressure
{i} baskı

O bir politikacı baskısına asla boyun eğmeyecektir. - He will never yield to the pressure of a politician.

Kamuoyu baskısı orduyu hareket etmesi için zorladı. - Public pressure forced the army to act.

pressure
basınç

Ebe doğum sırasında hiçbir ağrı olmadığını, sadece basınç olduğunu söylüyor. Bu gerçek mi? Evet! Sadece bir kasırga gibi hava hareketidir. - The midwife says that there's no pain during childbirth, only pressure. Is that true? Yes! Just like a tornado is a movement of air.

Büyük basınç nedeniyle boru patladı. - The pipe burst due to great pressure.

pressure
{i} basınç, tazyik: atmospheric pressure hava basıncı. high pressure yüksek basınç. low pressure alçak basınç
pressure
basınçlı

Basınçlı kabın içinde ne pişiriyorsun? - What are you cooking inside the pressure pot?

pressure
sıkıştırmak (bir kimseyi)
pressure
basış
pressure
baskı yapmak (birine)
pressure
sıkıntı

Büyük bir aileyi geçindirmenin sıkıntıları onunla arayı kapatmak için başlıyor. - The pressures of supporting a big family are beginning to catch up with him.

pressure
basma
pressure
sıkma
pressure
{i} sıkışma
pressure
{i} (manevi) baskı: work under
pressure
(fiil) basınç uygulamak, baskılamak, baskı yapmak, zorlamak
pressure
{i} darlık
pressure
manometre
pressure
{f} zorlamak

Seni zorlamak istemiyorum. - I don't want to pressure you.

pressure
{i} pres
pressure
pressure group hükümete tesir etmeye çalışan nüfuzlu grup
الإنجليزية - الإنجليزية
pressure
affliction; distress; grievance
المفضلات