I'm sorry, could you say that again?
- Affedersiniz, onu tekrar söyler misiniz?
I'm sorry, but I didn't catch what you said.
- Affedersiniz fakat söylediğinizi anlamadım.
Excuse me, but I feel sick.
- Affedersiniz, ama hasta hissediyorum.
Excuse me. Can you direct me to the nearest subway station?
- Affedersiniz. Beni en yakın tramvay istasyonuna doğru yönlendirebilir misiniz?
I'm sorry, but I didn't catch what you said.
- Affedersiniz fakat söylediğinizi anlamadım.
Sorry, I didn't hear.
- Affedersiniz, duymadım.
Pardon me, I came in because I thought the room was free.
- Affedersiniz, boş olduğunu düşündüğüm için odaya girdim.
Pardon me, madam, I'm ashamed to be crying like this in front of you, but I can't hold my tears.
- Affedersiniz hanımefendi, önünüzde böyle ağlıyor olmaktan utandım ama gözyaşlarıma hakim olamıyorum.
Sorry. I didn't mean to bother you.
- Afedersiniz. Sizi rahatsız etmek istememiştim.
Pardon me, do you speak English?
- Afedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?
Pardon me, I didn't know you were still there.
- Afedersiniz, hala orada olduğunuzu bilmiyordum.
Excuse me, but I'm looking for the post office.
- Afedersiniz, ama postaneyi arıyorum
Excuse me, who is this woman?
- Afedersiniz, bu kadın kim?
I certainly don't condone that.
- Kesinlikle onu affetmem.
Please forgive me for opening your letter by mistake.
- Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.
Please forgive me for telling a lie.
- Yalan söylediğim için beni affet,lütfen.
Tom forgave Mary for losing all his money.
- Tom bütün parasını kaybettiği için Mary'yi affetti.
You forgave me, didn't you?
- Beni affettin, değil mi?
The teacher excused me for being late for class.
- Öğretmen derse geç kaldığım için beni affetti.
Excuse us for a second.
- Biran için bizi affet.
Excuse me, is this seat taken?
- Afedersiniz, bu sandalye dolu mu?
Excuse me, who is this woman?
- Afedersiniz, bu kadın kim?
I have forgiven her already.
- Ben onu zaten affettim.
She has forgiven him for everything.
- O, her şey için onu affetti.